31 Aralık 2013 Salı

bu da yilin son postu olsun

bir süredir epey depresifim, düsününce pek de iyi bir yil gecirmisim gibi hissetmiyorum kendimi.
Bir de her zamanki gibi hasta oldum- soguk alginligiyla karisik sinüzit sanirim. Bir yilbasini daha evde pijamalarla gecirdigimi buraya not düsmek istedim.  Bünyeyi ne kadar strese sokuyorsak, dinlenince sapitan bir bagisiklik sistemi yaratmis bulunmaktayiz. Noel haftasi diye dinlenince hasta olmak.

neyse efenim yeni yil yeni yil yeni yil yeni yil siizlereee kutlu olsun, yeni yil yeni yil yeni yil yeni yil biiizlere mutlu olsun diyorum size, tahminimce yanlis yazdim ama anladiniz iste. bir de hic copy paste yapmadim, aferin bana.

kafamda cok cilginli yeni yilda yapmak istedigim seyler listesi, yilin sarkilari listeleri falan var ama halsizim. bir de ocak sonunda izmire gidecegim, bakalim tam 1 yil aradan sonra türkiyeye gitmek ne kadar sürreel gelecek bu zavalli bünyeye.

yeni yilda daha cok mutlu olmak, zamanimi daha iyi kullanmak istiyorum. Resmen bir yili tembellikle gecirdim ya da ben öyle hissediyorum en azindan.

hadi herkese yilbasi hediyesi olarak siber-sarilma hediye ediyorum- karsilik beklemeden. belki hep beraber daha iyi hissederiz.

2 Kasım 2013 Cumartesi

(yaklasmakta olan) kis depresyonu ve kendine güvensizlik ve body size distortion arasindaki mükkemmelötesi baglantilar

bir cumartesi sabahi (aslinda gidip calismam gerekse de) de biraz keyif yapacaktim. dün de tatildi aslinda ama dün calismak istememistim, persembe günü evde mini bir cadilar bayrami partisi vermistik ve gec yatmistik ve bir kac bardak sangria icmis olabilirdik- bunu yazarken bu aksam da katilmamiz gerekn bir parti oldugunu hatirlamis olabilirdim misal. belki de b vitaminlerimi düzenli icmeyi unuttugumdandi bu blues ruh hali, kim bilebilirdi. persembe günü kendi partime gec kalma pahasina posterimin büyük bir kismini tamamlamistim, ama bugün de gidip kalan eksiklikleri halletmem gerekiyordu, cünkü süpervizörüm yarin amerikaya ucuyordu ve gitmeden önce görmesi gerekmekteydi, benim de posteri pazartesi baskiya vermem gerekiyordu ki, dünyanin en hizli bilisim teknolojilerine sahip olan canim ülke almanyada posteri baskiya vermekle alman arasinda gececek 1.5 gün, posteri gitmedn alip kontrol etmeme yetecek zaman versindi. Ha evet, önümüzdeki persembe amerikaya ucuyor olabilirdim ve bu yüzden epey gergin olabilirdim, epey avrupalilasmis olabilirdim bu konuda, dilini bilmedigim herhangi bir avrupa ülkesine gitmek beni germiyorkan amerikaya gitmek beni feci geriyor olabilirdi. san diegoda hava güzelmis ve pasifik okyanusunu görme serefine erisecegiz iste gibi konularla kafami oyalamaya calissam da aslinda transatlantik ucuslarda ucus korkusu yasadigimi kabul etmem gerekebilirdi.
ise gitmem gerekirken ben oturup dumandan köprüalti dinleyerek nostalji yapmis olabilirdim, sonra bir cumartesi sabahi keyfi nostaljisi olarak acip kanat atkaya okumus olabilirdim, sonra lou reedden perfect day dinleyip velvet undergrounda ziplamis ve favorim olan sarkilardan venus in furs dinlemis olabilirdim, oradan david bowiey uzanip defalarca space oddity dinlemis ve kendimi cok ama cok uzgun hissetmis olabilirdim. Hava bok gibi ruzgarli ve bulutlu ve kapali ve ayni anda gunesli olabilirdi ve arkamdaki koltukta uyuyan kedi horluyor olabilirdi (uykusunda mirildanan, horlayan ya da inleyen bir kedi kendisi, bi sürü kez kayboldugunu düsününce bazen kabuslari icin kendisine üzülüyorum). psikooglarla calismaktan sikilmis ve kod yazmaktan bu akdar uzak kaldigim icin kendime epey kiziyor olabilirdim, nereden tekrar baslayacagimi bilmemenin rehavetiyle oyalaniyor da olabilirdim. kendimi cirkin ve sisman hissediyor olabilirdim,  dün kosmus olsam da bugün kosacak vaktim olmayabilir diye dertlenirken, evde solitaire basinda -sirf is yapmamak icin- oyalaniyor da olabilirdim. Deadlinelardan nefret ediyor ve bir süre kendi kendime kalip kafami dinlemeye de ihtiyac duyuyor olabilirdim.
hepsi olabilirdi, oluyordur da belki, kimbilir. Ben gidip bir kahve daha yapayim, hazirlanip laba gideyim, gözümde büyüyen posteri bitirirsem kendime güvensizligim belki unutacagim kadar geri planlara düser, hissettigim rahatlama karsisinda.

29 Ekim 2013 Salı

barcelona barcelona sen ne de guzelsin

bu salak alman koyunde cok sikilmistik, malum yaz tatili yapmamis olmak ve aylardir alman sinirlarinin disina cikmamis olmak bunyeye zarar, depresyon etkisi yapar falan. Ryanair kankamiz sagolsun, kendimize bi guzellik yapip gecen hafta iki gunlugune Barcelonaya kactik. Sehir guzel, kizlar guzel, jantlar neden guzel olmasin diye ozetledik 2 gunumuzu. Cidden hayatimda gordugum en guzel yerdi. Yasanir mi? Evet! Insanlar bok gibi degil , mutlular, sokaktaki kopekler mutlu (almanyada cok insan kopek besliyo ama kopeklerin cogu mutlu degil, kimse kuyruk sallamiyor). Sehir buyuk, yapacak cok sey var, cok gezecek yer var, cok turistik, kozmopolit, insan kendini ausländer gibi hissetmiyor. Bir yandan da misal, sehir merkezinde plajlar var! rüya gibi! denize girdik, güneslendik, kumsal cok güzeldi ve dünyanin her yerinden insan doluydu (arkamizdaki amerikali delikanlilar önümüzdeki belcikali üstsüz kiza yavsamaya calisirken ortada kalmis olmak sorunsali).
sonra bu boktan alman köyüne geri döndük- mis gibi yaparak yasayan pretentious insanlarin özenti elitist köyü.
barcelona benim icin, Brazildeki Sam'in rüyalari gibi oldu.  Asa ulasamayacagim ama cok süper mutlu bi hayat ve uyandigimdaki realitem bu boktan alman köyü.
neyse, haftaya da san diego yolcusuyuz bakalim, gidip poster hazirlamak gerek simdi. Böyle böyle her ay daha mutlu bir yere kacmak gerek, burasi cekilmiyor azizim. O yüzden para gerek, boktan phd maasi ile iki kisi yasayinca olmuyor o isler. kendime kizdigim kadar su dünyada.... neyse.
insanin hayattan bekledigi tek lüks gezmek olsun, daha da kötüsü su boktan düzende gezmek lüks bir sey olsun

8 Ekim 2013 Salı

tasinmacali oyunlar

cok olmus yine yazmayali.
buraya kis geliyor bile, kistan once depresyonu geldi. cok sikiliyorum cok sikiliyorum.
arada bi suru guzel filmler izledim, itler gibi calistim, deney yaptim, ustume yikilan yeni gelmis phd ogrencisine yeterince sey ogrettikten sonra itinayla kendisine onun isini yapmayacagimi belli ettim, tasindik, yerlestik falan filan.
en son before midnight i izledim, serinin en guzel ve en gercekci filmi olabilir, ama bence kadinin karakteri sinir bozucuydu.
sanirim is yasamimda falan bir suru bossy insana katlanmak zorunda oldugumdan- welcome to academics- kisisel iliskilerde en ufak bi bossy hareket ya da manipule etme cabasi sezdigimde- ki bunun genelde bilmeyerek oldugunun da farkinda olsam da- hemen sinirleniyor ve topuklarim gotume vura vura uzaklasmak istiyorum bu insanlardan. 
bu boktan durum aslinda cok oluyor ya da ben buluttan nem kapar duruma geldim. 
tasindik, yerlestik. kediler evi cok sevdi- ev eski eve gore epey buyuk oldugundan olabilir, tum gun camda disaridan gelip gecenleri izlediklerinden de olabilir. epey bi cosy oldu ortam. salona tek kisilk yatak koyup yastiklarla kendisini divan haline getirmis olmamizdan da kaynaklaniyor olabilir tabii bu durum, zira eve her gelen yarim saat sonra uzanir vaziyette kedi gobegi seviyor olarak buluyor kendini. 
ha bir de sehir merkezi sayilabilecek bir yerde oturdugumuzdan gelen gideni bol bir ev oldu burasi, bu da guzel.
almanca kursuna basladim, bu sefer kursu degistirip yeni bir yerde basladim, buradaki ortam asiri asiri ciddi bana gore, sanirsin ki herkes alman olacagim gaziyla gelmis. 
onun haricinde, hala tatil yapamadim ve hala cok cok cok sikiliyorum. Tubingen effect: yeni insanlarla tanismanin zorlugu, olan insanlarla muhabbet etmenin zorlugu falan filan.
neyse ben kacayim da o region of interestler kendi kendilerine tanimlanmayacaklar deneklerin beyinlerinde. 

19 Ağustos 2013 Pazartesi

guzel muzikli bir film daha

Dun high Fidelity izledim. Yine muzikleri guzeldir tadinda izlemeye baslayip sevdigim filmlerden. Siz sikici bulabilirsiniz belki ama hayat da sikici degil mi zaten? aman allaaam cok uber super aksiyonlu bi hayat yasiyosaniz da arada seyirci olarak davet etsenize, olur mu?
Bu siralar anlamsiz bir nes'e doldum. Sanirsam harbiden b12 eksikligi cektigim icin aptal depresif ve cekilmez bir insan olmusum, tekrar vitamin almaya baslayinca insan oldum. Yok en kotu ihtimal gider izmire yerlesiriz effect de olabilir bu, farkindayim. Doktoraya koymusum, size bir sey olmasin.
Belki de gecen hafta delicesine deney yaptigimdan, MR'da maruz kaldigim manyetik alanin bilinmeyen bir yan etkisidir manik ruh hali, hepsinin gideri var benim gozumde.
Aylardir okudugum kitabi sonunda bitirmeyi basardim, su anki deneyimin ilk asamasini bitirdim verileri analiz ediyorum, yeni ev sahibi sonunda tatilden dondu ve mail yazdi, izledigim filmleri seviyorum bu aralar, yarin Frankfurt'a gidiyoruz, amerika vizesi icin gorusmem var (sanirim 7 ay falan aradan sonra gokdelen gorecegiz, yeey! 3 aydir da buyuk sehir gormemistim, oyle dusun yani). Gecen yilki gibi cok cok iyi davransinlar, mukemmel sorunsuz olsun ve ertesi gun vizemi yollasinlar, olur mu?. Ben de biletimi de alayim ve okuldan butun bu islemlerin parasini alayim bir an once, hemen 10 gunde versinler.
yine dogumgunum geliyor lan, fazla buyuduk bence. burada sabitlenebiliriz.
burada evi teslim alirken ve teslim ederken bir protokol hazirlaniyor (devir protokolu gibi de janjanli bi adi var kendisinin). Neyse iste, boyle aman tmeiz birak evi, bal dok yala olsun falan tadindalar genelde. Ben de, bir ay sonra tasinacagimizdan, ufaktan ufaktan evi temizliyorum ki cikarken kolay olsun. 2-3 keredir delicesine banyo temizliyorum temizliyorum, fayanslari ovuyorum falan, delirecegim. o kuvet kenarindaki silikonlardaki sararma azalacagina artiyor resmen, ulan bu kadar pis insanlar miyiz diye kurt dustu icime :) Megersem eski, eski kiracilardan biri, pis silikonu temizlemeden uzerine seffaf degil de beyaz silikon cekmis, sirf o protokol kismini gecebilmek ve depozitosunu alabilmek icin muhtemelen. Ben de 'derinlemesine' temizledikce yuzeydeki silikonu kaldirmisim, altindaki pislik meydana cikmis. O kadar rahatladim ki anlatamam. Ha henuz bir cozum bulmadan bu kadar rahatlamis olmam da ayri bir mesele ama olsun.
Bir kod calistirdim ve eve gitmek icin bitmesini bekliyorum. sabah 5.15 gibi evden cikacagiz ve 9.15 gibi vize gorusmem var, bana bol sanslar. Neyse bari bir seyler izleyeyim, madem daha buradayim.

7 Ağustos 2013 Çarşamba

tuhaf aile

disaridan bakinca, dusununce ne tuhaf bir aileyiz biz lan (normal aile diye bir sey vardi sanki de), biyolojik olarak bir bagim olmayan simdiki annem (sanirim halk arasinda uvey deniyor buna, hic sevmem bu kelimeyi, hakaret gibi gelir), bayram vesilesiyle dun kendi annemin mezarini ziyaret ettigini, ona torunlarini anlattigini ama bizim evlendigimizi anlatmadigini, unuttugunu, onu da bir dahaki sefere anlatacagini soyledi. Bu ilk kez de olmuyor, annemin mezarini 10 yildan uzun suredir ziyaret etmemisimdir, dusununce o benden cok ziyaret ediyor, hos annemi de benden cok taniyor, hatirliyor falan. ablamin ufakligi goturmek istemis, olmamis. Yahu cocugun aklini niye karistiriyorsunuz diyorum, anlamiyorlar. Benim cocugum olsa, kendi annemin olmus oldugunu falan cok sonra soylerdim herhalde, onemsiz bir sey yani bence torun acisindan. ulan ben annemi hatirlamiyorum, o cocuga ne? Ayrica ablamin ufaklik "annane'sini cok seviyor falan, niye cocugun kafasini karistiriyoz ki?
ben cok ruhsuzum sanirsam.

6 Ağustos 2013 Salı

asil yazacagim seyi unuttum

Dun biz sunu izlemeye basladik:
http://www.imdb.com/title/tt1492966/?ref_=sr_1
Bence epey gercekci, uzgun ve eglenceli ayni zamanda. Adam boyle hayat bu sicar ama napalim tadinda

gunlerden bir gun yine kahramanimiz mofu...

salak mofu, dun komsunun evine girmis, aradik taradik sesini duyduk, bir sekilde baska komsularla evin sahibine ulasildi, evde oturan meymenetsiz kadin, evin sahibi yasli bunak denyo alman herifin sevgilisinin kiziymis. Megersem kadinin alerjisi varmismis ve kedilerden sikayetcilermismis (simdiye kadar ne bize bir sey diyen oldu, ne apartman icine yazi asan oldu vb.). Eve tasinirken kedileri sormustum, ve apartmanda baska dairelerde de evcil hayvana izin oldugunu biliyorum. Simdi biraz fasistlik yapabilirim, dileyen bundan sonrasini okumasin.
It herif iste, tipik alman, omru, efendisi gammazlamak, arkadasn konusmak, dusmanlik yapmak, birilerini birilerine sikayet etmek. Ev sahiplerinin yillik toplantisinda sikayet etmisler kedileri. Yani soylesen misal bana, bi konussak, birileriyle iletisim kursan belki insan olmaya sen de hak kazanirsin. Naisl kiziyorum, buralardan nasil nefret ediyorum anlatamam. Burasi icimdeki canavari cikardi, surekli sinirli ve diken ustunde bir insan oldum, suradaki almanlardan cok kurallari kafama takiyorum, insaniyetten nasiplerini almamis, hala savas hinciyla yasayan, yabanci dusmani mahluklar. Neyse cok sayarim daha ama, neyse. Cok yoruyor burada yasamak beni. Surekli olarak bir konusmanin ilk sorusu olarak almanca konusmadigini farkedince sorulan nerelisin sorusu ve o burun kivirma, o kendilerini bir sey sanan aptal tripleri, ne derseniz deyin cogunuz hala irkcisiiniiz. Hala en ari irk benim kafasindasiniz.
Neyse ben boyle, ya kadin dava acarsa ya bir sey olursa ya suysa ya buysa diye kendi kendimi yerken, bleda az once en kotu gider Izmir'e yerlesiriz dedi. Anaaa, ustume gelen o rahatlama, paha bicilemez abii. Sikerler ya, Z planimiz en muhtesem olani, ben boyle hayat stresinin de o stresi yaratan bok yemis boktan isanlarin da sicarim beynine. Oh be!!! Bok almanya, su phdyi bi bitirsem bi bitirsem. Sikerler...

4 Ağustos 2013 Pazar

bir gün bir gün bir mofu...

Yine uzun zamandir yazmamisim.  Bir süredir o kadar depresifim ki birak yazi yazmayi, hicbir sey yapasim gelmiyor.
Buraya en son yazdigim gün bir ev görmeye gittik, ev fena degildi, görebildigimiz ilk evdi, ev sahibindendi ve ev sahibi pek bir sirin görünüyordu. Kedilere de ok idi. Ingilizce de konusuyordu. Biz de o evi tutmaya karar verdik (bir Tübingen klasigi- görebildigin ilk evi tutarsin). Ev limitimizin biraz üstünde maddi acidan, ama depozitosu yüksek degil, yeri cok merkezi, iki ayri odasi var, simdiki evden biraz daha büyük, mutfagi salonun icinde degil, ayri, banyosu yatak odasinin icinde degil, ayri ( farkettiginiz gibi otelimsi bir evden eve daha cok benzeyen bir eve gecis yapiyoruz). Giris kat yine (kedilerle tercihimiz giris kat), apartmandan ayri girisi var (bu güzel bence). Negatif yanlari: 1. Kirasi daha fazla (bu konuda cok secenegimiz yoktu), 2. Patronuma komsu olacagiz (ayni sokaktayiz, ama yapilacak cok bir sey yok bu konuda da), 3. Balkonu/terasi vb yok (bahce var, ortak kullanimli. Ayrica kocaman bir parkin falan yaninda, bu konuda cok büyük sikintimiz olmayacak), 4. Su anda oturdugumuz evde kilerimiz evin karsisindaydi, tasinacagimiz evde farkli katlarda ve su an oturdugumuz evde holde ivir zivir koymak icin kocaman bir dolap vardi, tasinacagimiz yerde yok.
Bunlarin hepsine ok, cünkü kücücük de olsa gercek mutfagi var :) Ve yeri cok merkezi ve güzel, skagin hemen kösesinde hippie evimiz de var :) Apartmanlarin bahcelerinde minik seralar falan var. sehrin o bölgesi buralar kadar uptight degil sanirim, herkes züpper üstün irk alman olmak zorunda diil yani :D
Gecen pazar acayip bir firtina cikti burada, günlük güneslik havadan ceviz büyüklügünde dolulara gectik, saskin kediler de disaridaydi, cok korktular.
Ondan bir süre önce salak mofunun cenesinde kocaman bir yara farkettik, vet baska bir kedinin isirmis olmasinin muhtemel oldugunu söyledi. Iki gün önce de kafasinda bir yara farkettik, bir kac gündür disari da cikmiyordu 8ve evde kavga ediyor olsalar yerlerde tüyler vb olurdu). Saniyoruz ki doludan yaralanmis, cünkü en gec o salak döndü eve dolu yagarken. Gün gecmiyor ki mofuyla günümüze yeni bir heyecan katilmasin.Neyse, umarim baska bir seyi yoktur ve cabucak iyilesir.
Tekrar yabancilar polisine gittigimizde bize kira konusunda gecen söyledikleri limitin yanlis oldugunu, limitimizin daha yüksek oldugunu söylediler (kesin bir seyleri gözden kaciriyordur ama neyse). Eger son yaptiklari hesapta bir yanlislik yoksa yeni tuttugumuz ev limitler dahilinde.
Dün Bodensee'ye yüzmeye gittik. Taitle cikamamis ve bir süre daha cikamayacak olmanin depresyonunu yasiyordum kac zamandir.  Delirmek üzereyken bütce dostu bir  secenek olarak Konstanz gölüne yüzmeye gittik. Fotolari güzel göründügünden ve sakin olabilecegini düsündügümüzden Kressbronn'a gittik. Gölde yüzmek ilginc bir deneyim, daha önce yapmamistim hic. Tatli suda yüzdük :) Plaj epey cakilli, gölde kumsal beklemek gibi bir salaklik benden beklenebilir tabii. Epey kalabalikti ama bunaltici degildi. Tesisler cok güzeldi. Agaclarin gölgesinde, cimenlerin üstünde yatabiliyorsunuz. Kabinler, tuvaletler, duslar vb var ve temiz. Yemek yiyecek bir yerler var, ve ucuz (pizza yedik 5 euroya, güzeldi de).  Ve bu tesise giris kisibasi sadece 2 euro!!! Saka gibi! 3 kisi gittik, eyalet biletiyle. Kisi basi 10 euroya geldi yol parasi (gidis dönüs). Yani ben mesela Istanbulda yol parasi arti giris parasi 12 euroya böylesi bir plaj keyfi falan yapabilecegime inanmiyorum. Su biraz soguktu, ama yüzülemeyecek gibi degildi. Biz biraz gec gittik, suyun icinde az süre harcamis olduk. Cünkü tekrar girmeye karar verdigimizde hava kapandi, vazgectik. Oradaki insanlarin cogu toparlanip gitmeye baslayinca bir bildikleri vardir diye biz de ciktik, sonra yagmur basladi zaten.
Trenler de cok kalabalik degildi, o yüzden yol uzun olmasina ragmen cok yorucu degildi ve eglendik. Yalnizca Bleda olmasa da, Ceren'le ben, bir tavla getirseydik cok eglenebilirdik bak olduk.
Ara sira yaz haftasonlarini degerlendirecek bir yer olabilir yani, güzeldi. Mutlu oldum, yüzmüs oldum (bir sezonu daha gec de olsa acmis bulunduk), simdi firsat bulursak baska yerleri de gezebiliriz, sadece deniz düsünmekten baska hicbir sey planlayamiyordum.
Amerika'da gecirecegimiz 1 hafta icin sonunda kalacak yer ayarladik, San Diego merkezde ve konferans merkezine yürüyüs mesafesinde bir daire tuttuk. Güzel görünüyor, yasasin! Belki orada yüzecek zaman ve hava olur, olursa güzel olur, Kaliforniya sahilleri ve okyanuslar! Simdi vizeye basvurabilir ve ucak biletimi alabilirim.
Deneyleri de yapmak gerek tabii, sunulacak poster icin.
Yaklasik 6 hafta sonra tasinacagimizdan evi temizlemeye basladim. Burada temiz eve tasiniyor, cikarken temiz birakiyorsunuz. bence güzel bir uygulama. Ama iste normalde o kadar temiz yasamadigimizdan midir nedir, bir sürü is var.
Bleda bir kac ay önce sokakta buldugumuz bisikleti tamir ediyor, ucuzundan bir tane daha bisiklet alirsak süper olur. Tasinacagimiz semt dümdüz, buralar gibi yokuslu degil.
Baska baska, Danish seriye devam ediyoruz, Bleda da izliyor bizi epey sardi.
The girl with the dragon tattoo'yu epey önce ilemistim, gecen hafta the girl who played with fire'i izledim, bugün de The girl who kicked the hornet's nest'i iziyorum. Bence eepy güzel bir seri. Iskandinav olsun bizim olsun ya. Su Avrupada gezdigim sehirler icinde en cok sevdigim de Stockholm idi zaten. Cok gezdigim söylenemez ama olsun.
Bir de gecenlerde Wreck it Ralph izledik, öyle güzel böyle güzel yani. Keske daha önce izleseymisiz, ben o kadar güzel olacagini düsünmemistim. Toy Story ile Monsters Inc. i al, ortaya harmanla, öyle güzeldi.
Ay cok uzattim, benden bu kadar. Yeni bir yere tasinacagimiz icin heyecanliyim, nasil daha 'ev' yapabiliriz onu düsünüyorum. Buralari hic evim gibi hissetmiyorum, bu da depresyonumun sebeplerinden biri, sürekli caresizlik hissi de sebeplerinden biri, ev olarak hissettigim hicbir yer kalmamis olmasi da. Falan filan...





15 Temmuz 2013 Pazartesi

boktan ayrintilar falan

Uzun zamandir yazmamisim yine. Burnunu boktan cikaramayan isirganotu mode on. Ev sahibimiz, eve kendisi tasinacagindan evden cikmamizi istedi (lütfen hemen akil vermeye kalkmayin, akil veren insanlardan biktim artik. Evet yaptigi sey tamamen yasalara ve sözlesmemize uygun, evet biz de arastirdik bunu). Iste ekim basina kadar süremiz var. Ama burada bir kac sorunumuz var. Misal oturdugumuz ev Tübingen piyasasina göre ucuzdu. Misal tam ekim basi yeni ögrencilerin gelecegi zaman. Misal yabancilar polisi belli bir limitin üzerinde kira verirsek bankada bloke hesap acmamiz gerektigini ve aradaki farki 1-2 yillik olarak toplu olarak yatirip onlara göstermemiz gerektigini söyledi. Ha benim oturma iznimi birer yillik verip uzatiyorken bana hangi akilla 2 yillik para göstermen gerek diyecek, kanuni dayanagi nedir, merak etmiyor degilim. Tübingen konut problemi olan bir ögrenci sehri. O yüzden ev sahipleri kiracilardan kiraci begeniyor. 15 gündür bir tane bile ev görmeye gidemedik henüz, birakin evi begenip begenmemeyi, ya da tutmayi.
Evet üniversitenin ciftler icin yurt-evleri vs var, onu ben de düsündüm sizden önce, merak etmeyin. Ancak evcil hayvan kabul etmiyorlar. Biz burada 2 kisi 3 kediyiz. Tek maasimiz var ve pek cok ev sahibinin gözünde kisa süreli olarak buradayiz (2-3 yil kisa bir süreymis evet). Üstüne üstlük almancasi iyi olmayan yabanci bir ciftiz ve daha da ötesi Türkiyeden geliyoruz (ismimden ve isimden önce nereli oldugumu soranlara selam olsun).
Yani simdi o en ucuz evler hic bir zaman bize kalmiyor. Ya bir eve degerinden cok para verecegiz, ya kimsenin tercih etmedigi, etrafinda hic bir sey olmayan Beckett'in Godot'yu Beklerken'i yazdigi tadda bir köye tasinacagiz (ki o köylerde de evcil hayvan istemeyen cok ev gördüm), ya emlakciya gidecegiz, ki burada emlakcilar ökküz gibi para aliyor (2.38 kira), ben bu evi tutarken vermistim, simdi mümkünse vermek istemiyorum (ki almanlarin emlakciya para verdigini henüz pek görmedim). Ya kedilerden vazgececegiz (yani bu bir opsiyon degil ama hicbir caresi olayana üniversitenin yurdu var iste dendiginde verilecek cevap)  falan filan. Yani surada da paran yoksa hicsin, paran yoksa evcil hayvanin olamaz, paran yoksa sokakta da yasayamazsin, paran yoksa esin geri gönderilsin, paran yoksa bilmiyorum yani, bir cözüm yolu sunani görmedim henüz. sayisiz red aldik iki hafta icinde. Yabancilar polisinin bize ev büyüklügü ile verdigi sinir 24 m2. Oturacagimiz yer minimum 24 m2 olmak zorunda. Ama görebilir miyiz diye sordugumuz evlerin cogu (ki iclerinde 2 oda cok ev var, bizimkinden büyük cok ev var, 40-50 m2 evler var) biz sadece tek kisi istiyoruz diyor. Cogu evcil hayvana izin yok diyor sözde hayvansever olan bu memlekette (simdi bana kedi ama eve zarar verir sagi solu cizer demeyin, hayvan gibi depozito aliyorlar, depozitoyu kesmek icin her seyi ince ince en ufak ayrintiya kadar yazdiklari protokoller var eve girip cikarken, ve  en önemlisi etrafa kendi verebilecegimiz zararlar icin liability insurance yaptiriyoruz, o kedileri de kapsiyor). Yani bir hesap yapiyorum, emlakciya falan gitsem, depozito falan (ki baktigimiz evlerden birinin depozitosu 1550 euro), yabancilar polisine bloke hesap derken bir anda ihtiyac duyulan toplu para 15 bin liraya cikiyor. Yine söylüyorum, su sözüm ona ultra sosyal devlette paran yoksa öl yani.
Bunun yaninda, sen gel benim evi tut, aradaki farki elden ödersin, yabancilar polisine onlarin istedigi kadar gösteririz kirayi diyen Türk amca var misal (o amca cok ayri bir yazinin konusu,  insanlari salak yerine koymada level atlamis bence). Ben buraya geldigimden beri buradaki Türklerden bucak bucak kaciyorum. Bir yanda bu kadar caresiz durumda birakmak insanlari, bir yanda da Ghettolasiyorlar diye söylenmek. Paran yoksa buna mecbursun. Cünkü gecen gün almancamin iyi olmadigini farkedince hemen nereli oldugumu soran teyze, bana burun kivirmaya basladi diye burada doktora ögrencisi oldugumu anlattim zorla (neyse ki miymiyliktan telefonu kapatmamisti daha) o zaman biraz degisti, su gün tekrar ara dedi. Gören de bogazda yali kiraliyor sanacak, random bir köyde sobali, eski bir evi var kendisinin (yil olmus 2013 ve sobali ev, evet).
Yani kendimi üstün gördügüm falan yok. Ama kimse kusura bakmasin, surada kurallara uymak yerine 50 yildir sürekli cheat arayan bir topluluk söz konusu oldugunda, ben ev sahibi olsam ve her  kesimden bol bol secenek sahibi olsam, ben de bana en az problem cikaracagina inandigim kisiyi secerdim. Ben sadece gidip yüzyüze görüsme sansi istiyorum. Bi izin verseniz belki beni cok seveceksiniz stayla.
Yarim yamalak almancamla yerel aksani ara sira anlayabiliyor olmam da ayri bir güzellik.
Bledanin burada calisma izni yok ve calisma izni alabilmesi icin önce is bulmasi, sonra bu isi isteyen alman hatta eu vatandasi olmamasi vs vs gerek ( o Türk amca da ben bunu cözerim diye atlayip bize bildigimiz seyler söyledi burada cok dassakliymismis kendisi, yesinler.  Kendisine bilmedigi vize cesitleri oldugunu anlatmaya calistim sen bilmezsin öyle degile geldi, eminim suradaki researcher vizelerini benden iyi biliyorsundur, hii hii, özellikle son 2-3 yil icinde cikarilmis vizeleri falan. Eminim her gün researcherlar senden yardim istemeye geliyor, tabi canim). Burada ögrenci olmaya calisan bir kac türke yardimci olmus kendisi, dil vizesiyle falan gelmis herhalde cocuklar, ingilizce falan bilmiyorlar, hayati bilmiyorlar, onlari yardimci olmak adi altinda sögüslemis iste (misal evinde kiralik oda vererek vb.). O cocuklar da bizim milletin genel yaptigi bilgim yok ama fikrim var furyasindan tabii, oturma iznin yok mu senin oturma izninde mutlaka part time calisma izin oluyor ama dediler Bledaya, cocugum o öyle degil, sizinki ögrenci vizesi, o  aile birlesimi vizesi. Ama hee höö diyene de, valla bizim durumumuz pek bir nadir oldugundan konsolosluk calisanlarina biz anlattik olayi diyoruz, o zaman bi susuyorlar.
Neyse iste, almancan yoksa is bulamazsin falan dedi bu herflerin hepsi ( o da ayri komedi, adamin mühendislik diplomasi ve buradaki herkesin amerikan aksani sandigi derecede iyi ingilizcesi var, durumu senden az biraz farkli yani, ki ben burada almanca bilmeden calisan pek cok türk biliyorum. almanca bilmemek derken de, A2'yi bitirdi, kassa B1'i bitirir, ki ben su anda B1.1' i bitirmeme ragmen seviye tespit sinavlarinda falan B1'i bitirip B2'ye baslamaya hazir görünüyorum). Ve bize is önerisi olarak, misal buradaki Türk lokantalardan birinde bulasikci olabilecegini (almancasi olmadigindan anca öyle isler yapabilirmis yani), o adamlarin cumartesileri calismak icin bulasikci aradigini, her cumartesi 12 saat ayakta durup bulasik yikamak karsiliginda 50 euro verdiklerini, fena para olmadigini söyledi!!! Ben de cevap olarak deneklerime MR scannerin icinde yatip önlerindeki ekranda fotograflara bakmalari karsiliginda saatlik 12 euro verdigimi söyledim, anlatmaya calistim ama tek dogru kendi bildikleri oldugundan pek bir dinlemekle ugrasmadilar tabii (MR deyince radyasyon veriyorsun tabi ehöhö dedi bir kiz, kendisi tip okumak istiyormus burada, MR'da radyasyon olmadigini anlattim, inanmadi bana). Ulan su sehirde evlere temizlige ütüye gideceklere saatlik 10 euro para veriliyor, gazeteler ilan dolup tasiyor! Ayrica, gider üniversitede staj yapar daha cok para alir laan!
 Bence amcanin önerisi daha sahaneydi, havaalaninda güvenlikci falan olabilir gitsin baksin dedi, kendisine ya amca bisiktirgithele demek istedim istedim cok istedim. diyemedim, 70 kusur yasinda herif.
Suradaki insanlarin herkesi kendileri gibi sanmasi ve 50 yil önce kendi geldikleri durumla kiyaslayarak fikir yürütmeleri beni öldürüyor. Yani insanlar iyi niyetten yapiyor falan diyebilirsiniz ama, biz de SALAK degiliz cok afedersiniz. 2.5 yildir buradayim ve bu 3. ev arayisim, bir sekilde becermisiz, degil mi? Yani buradaki ögrenci arkadaslarimdan falan da, o kadar salakca akil verenler oluyor ki, hi hii biz salagiz cünkü mk, 3 kere yana yakila ev aradim bi benim aklima gelmedi bu cözüm evet, bi akilli sensin demek istiyorum.
Bleda mühendislik yapmak istemediginden web programlama ögreniyor simdi, codeacademy sagolsun. Bu olayin güzelligi, her yerde is var, gördügüm pek cok ülkede acik var, ögrenmek ve uygulamaya koymak icin cok da uzun süreler gerekmiyor (en azindan simple seyler yapip bir yere stajyer olarak basvurmak icin), yerden bagimsiz olarak evden de calisabilir (calisma iznine gerek kalmayabilir böylece, cünkü Türkiyede hala aktif banka hesabimiz falan var).
Bütün bu cözümsüzlükler silsilesi icinde, Türkyede durumlarin bu kadar bok olmasi da ayri bir güzellik, ayri bir stres kaynagi. Hicbir sey bulamazsak ve birimiz ya da ikimiz de dönmek zorunda kalirsa ne olur? Olmasin, kalmasin.
Poff bi sürü deney yapmam lazim yine.
Gezmek istiyorduk bu yaz ama nasil yalan oldu anlatamam.
Bu arada, cok süpper sosyal devlet olan almanyadan baska bir ilginclik söyleyeyim size: Burada 5 yil kalana yerlesim izni (sinirsiz oturma izni) veriyorlar. Buraya kadar ok. 5 yil sonunda almanca bilginizi, demokrasiden anladiginizi falan kanitlamaniz gerek. Bunlar da cok mantikli seyler. 5 yil sonunda hayatinizi idare ettirebilecek sekilde para kazanmaniz falan gerek, e bu da cok mantikli. 60 ay boyunca emeklilik primi ödemis olmaniz gerek. Hö? yani diyor ki, bize para kazandiriyorsan aslansin kaplansin. kazandirmiyorsan hicbir hakkin yok. Durumu söyle izah edeyim, örnegin biz burs kontratina sahip oldugumuzdan vergilerden ve öyle kesintilerden muafiz.Aman almanyada sinirsiz oturum da eksik kalsin, cok merakliydim. Insanlarin garip iddialari uzerinde yerlesim ve calisma izniyle ilgili haklari arastirdim da tekrardan. Yani sonucta burada 4 yil falan zaten kalacaksak 1 yil daha kalmaya degebilir mi diye bir merakti iste. Onun haricinde, türklerin aile birlesimiyle falan buraya gelirken dil sinavindan muaf tutulmak icin , ya da iste buraya kacak geldiginde burada kalmak icin buldugu cheat i ogrendim: cocuk yapin. Yani var ya, bir yandan bize yapilan seyleri cok iyi anliyorum, bir yandan da sapla samani ayiramadiklari icin sinirleniyorum. Su ülkede marketten ekmek falan almak icin gerekli almancayi ögrenmeden buraya gelmek icin cocuk yapmak. Aferin. Nasilsa devlet bakiyo degil mi?  ya da devletten aldigi parayla gecinmek icin 8-10 tane cocuk yapmak. Ondan sonra tabii ev vermezler. Senle mi ugrassin adam?
O yüzden diyorum ki, yabanci korkusu olmayan toplum yok, sadece daha disa acik, ya da daha kapali toplumlar var. Ve lanet olsun, dünya genelinde durum pek de iyiye gitmiyor.
Böyle de boktan durumlar, boktan ayrintilar icindeyiz yani. Danimarka yapimi bir polisiy dizi izlemeye basladim, Kanat Atkaya'nin da öve öve bitiremediklerinden biri. Arada almanca sagolsun Danish anliyoruz ya, en cok ona egleniyorum. Surada 2 yil daha kalacaksam en azindan C1'i falan bitirmek ve mümkünse DAF almak istiyorum, böylece Avrupada kalirsak bir takim dilleri cok daha kolay ögrenebiliriz hem. Bir de benim derdim burada baska dillerin kursuna gitmek icin almancamin hangi seviyede olmasi gerek acaba? ( atiyorum, ispanyolca ögrenmek istiyorum, e  buradaki almanca kursu almanca olarak veriliyor tabii). Mesela benim almanca kurslarim ingilizce tabii, derslere ilk basladigimda sinifin yarisi amerikaliydi, bazen ingilizcenin anadilim olmadigini da hatirlatmak zorunda kaliyordum onlara, muhtemelen akillari almiyordu cünkü bir kismi hayatinda hic yabanci dil ögrenmemis. Yabanci bir dilde baska bir yabanci dil ögrenmek benim icin alisildik bir sey yani.
Aman cok uzadi, ben laba gideyim

30 Haziran 2013 Pazar

son zamanlarda izledigim en mükemmel film

Film 2009'dan The Boat That Rocked- Pirate Radio
Biraz gec kalmisim evet izlemek icin, ama yani son zamanlarda izledigim en mükemmel film.
Film 60'li yillarda UK'de korsan yayin yaparak insanlarin rock müzik dinlemesini saglayan radyolari konu aliyor. Hayali bir radyo üstüne. Bu hayali radyo, Kuzey denizinde bir gemiden yayin yapiyor. Burada yasananlar, dönemin müzigi, dönemin atmosferi üzerine kurulmus bir film.
Tabii ki filmin UK yapimi oldugunu (ve bunun benim icin ayri bir bonus oldugunu) belirtmeme gerek yok sanirim.
Son olarak tekrar tekrar diyorum ki, keske 60larda yasasaydik, en azindan dünyanin düzenini degistirebilecek kadar naif olsaydik, o güzelim müzik olsaydi, salak muhafazakar hükümetlere o güzelim müzikle kafa kaldirsaydik ne güzel olurdu. Burada tanistigim insanlarin cogu muhafazakarligi savunuyor, cok yazik.
Neyse, bence filmi mutlaka izleyin.

23 Haziran 2013 Pazar

basliksiz

hepimizin manyak oldugu su günlerde, ne yapacagimi, ne yazacagimi bilemedim. Günlerdir huzursuzca uyanip acaba bu sabah nasil bir cinnet vardi polisin uzerinde diye twittera facebooka kosuyorum. Poff...

31 Mayıs 2013 Cuma

vegan kozmetiklerle deneyimim

Burada vegan ve organik (bu lafa da gicik oluyorum ama yapacak bir sey yok) ürünler kolay erisilebilir ve fiyat araligi da oldukca genis, her bütceye uygun ürünler bulunuyor. Ben de bütcemi cok sarsmadan farkli ürünler deneyerek vegan ama ayni zamanda her boka alerjik ve problemli cildime uygun ürünler bulmaya calisiyorum.
Body shop ürünlerini severdim ama simdi mümkün oldugunca uzak duruyorum. 
Burada dm diye bir kozmetik ürünler satan magazalar zinciri var, onlarin kendi market markalarindan alverde'yi deneyerek basladim, fiyatlari gercekten cok uygun (bir yüz kremi 3 euro civarinda mesela). Ama üzülerek söylemeliyim ki ciltbakim ürünleriyle ben pek anlasamadim. Roll-onlari cok fenal degil, el kremleri de fena degil.  Sampuanlari idare eder ama istedigim hissi vermiyor, sensitive vücut losyonu gercekten kokusuz katkisiz, güzeldi.  Sac kremini begenmedim. 
Dus jeli yerine mümkün oldugunca kati sabun kullanmaya calisiyorum, alverde'nin kati sabunlarini seviyorum, fiyati uygun ve güzel kokuyor. 
Ben de yüz bakim ürünlerinde fiyat araligindaki bir üstteki ürünü denemeye karar verdim. Markanin adi Lavera. Yüz yikama jeli, temizleme tonigi ve nemlendiricisini kullaniyorum. Ayrica el kremini kullaniyorum, oldukca memnunum. 
Bir baska kozmetik ürünler satan magazalar zinciri olan müllerin kendi markasindan vücut losyonu ve spreyi aldim bakalim onlar nasil cikacak, simdilik memnunum.
Lavera'nin da fiyatlari cok yüksek degil (her bir yüz bakim ürünü yanlis hatirlamiyorsam 7 euro falan civarinda). Ayrica pek cok makyaj malzemesi var, tamamen vegan ve organik ve dolayisiyla cruelty-free. Fiyatlari da uygun, ayrica benim gibi yüzündeki kasintilardan dolayi  makyaj yapamayanlar icin de birebir, göz kalemleri hassas gözlere uygunmus ve gözlerde kasinti yapmiyormus.
Hadi bakalim.

26 Mayıs 2013 Pazar

yine iki film birden

Bleda Istanbul'da. Gittigi gün evi temizledim, bulasiklari falan yikadim ve ertesi gün de spora basladim :) Ev cok düzenli temiz, birikmis camasirlari yikiyorum paso, düzenli olarak yemek yapiyorum ve spor yapiyorum (bugün üsendim ama haftada 1 gün off gün, onu bugün kullanmis olurum).  Farkli vegan kozmetik markalari kesfettim dün. o güzeldi misal. Makaleye abandim, sanirim bu hafta ilk taslagi bitirecegim.  Courserada bir kac ders aldim, onlarla ilgilenmem gerek, bak yine haftasonu yetmedi :)
Arada kitap okuyor ve film izliyorum.
Gecen persembe günü Warm Bodies izledim.  Internetlere düstügünü H.dan ögrendim gecenlerde, ben de firsat bu firsattir diye izledim. Izlerken acaba Bleda da izlemek ister miydi diye sucluluk duydum ama sonradan ilgilenmedigini farekdince icim rahatladi :) Zombi filmlerine olan istahimla izledigim bu filmi begendim, degisik bir bakis acisiydi, bir zombinin bir insani saldiridan kurtararak ona asik olmasini eglenceli bir sekilde anlatiyor. Bir de zombinin icsesinden dinliyoruz olaylari, bence filmin olayi oydu. Eglenceli ve alayci bir ic sesti kendisi.
Spoiler vermeyelim, ama izlemeye deger bir film bence.
Bugün de yine eski olsun bizim olsun romantik komedi olsun tadina sardim, As good as it gets (Benden bu kadar) izledim. Evet bu filmi izlememistim :) Filmi izlemeyen bir tek kisi falan oldugumdan hakkinda pek de bir sey yazasim yok ama ben iyi vakit gecirdim. Zaten 90li yillarin romantik komedilerini seviyorum, ergenken kuzenimle her haftasonu sinemaya gittigimizden olabilir tabii bu.
Simdi bir makale okusam cok güzel olabilir ama saat de 11 oldu, kitap okuyup uyusam daha mantikli. Haftasonu calisayim diyordum ve calismadim diye sucluluk hissediyorum, hemen her haftasonu olan bir sey bu gerci.
Disarisi soguk ve ben kalorifer acip yatiyorum, yani böyle Türkiye 30 derece falan ve insanlar denize gidiyor ya, o acidan dedim. Kiymetini bilin lan. Gerci cok calismam gerektiginde havanin soguk olmasi pek koymuyor. Ben nasilsa boktan ofise tikili kalacagim diye düsünüyorum, Bir de su makalenin taslagini bitirebilirsem, o Adobe Illustrator ile olan maceram beni cildirtmazsa falan, yazayapacagim deneylerin hazirligini yapabilirim. Bir yazda 3 deney biter mi? biterse de benim tez de biter (umarim) :)

bir baska film seysi: Garden State

Bu filmi Benura tavsiye etmisti, uzun zaman izlenecekler listemde beklettikten sonra gecen haftasonu izledim.
Öncelikle söylemeliyim ki, Zach Braff i pek cekici buldugum ve kendisine pek sempati duydugum söylenemez. Ama bu filmi gercekten begendim. Müzikleri benim havalardi, en büyük artisi müzikleriydi filmin. Ikincisi de Natalie Portman'in oynadigi karakteri begendim ben, bence filmin ana karakterinden daha ilgi cekiciydi. Özetle 7.6 olan imdb puanini bence haketmis, güzel bir filmdi.
Filmin linki surada: http://www.imdb.com/title/tt0333766/
Konusu da oyuncu olan genc ve sorunlu bir adam (Zach Braff),  annesinin ölümü üzerine dogup büyüdügü kasabaya döner. Ve olaylar gelisir, orada Natalie Portman'In karakteriyle tanisir, falan.

bir günde paris ya da paris'te bir gün

Madem uzun zamandir biriktirdigim seyleri yazmadim, hepsini yine yazmak istedigim gibi ayri ayri yazayim.
Efenim olay su ki, Bleda 1 ayligina falan Istanbul'a gitti, o yüzden o gitmeden önce bir cilgin proje de ben patlatayim dedim, aslina bakarsaniz 3 gün kala cok ucuza bilet bulmus olmamin etkisi tabii ki sonsuz. Bir sali günü o kursu ekti, ben isten izin aldim ve günübirligine Paris'e gittik (bu da buraya yazdigim en gögüsüz seylerden biri olsun böyle,  napalim Avrupa'nin ortasinda oturmanin görgüsüzlügü olsun bu da).
Özetle,  Paris pek cok konuda overrated ama laaan kimse Paris cokk güzaaal derken binalarin ne kadar güzel korunmus oldugundan, mimarisinden falan bahsetmemisti bize?
Bir de özellikle o ismini hatirlayamadigim, Sanzelie'nin bir üst caddesi olan cadde, bize Tesvikiye/Nisantasi ya da Bagdat caddesi taraflarini hatirlatti.
Adim basi sinema var, biz bunu cok sevdik.
Bleda dedi ki, simdiye kadar gördügüm en güzel sehirdi.
Büyüksehir özlemisiz biz.
Disaridan görmek istedigimiz her yeri gördük sanirim, Bir gün de o kadar az süre degil yani. Gerci müzelerin hicbirine girmedik, o baslibasina bir gezi konusu olur sanirim.
Her yere yürüyerek ulastik, o  acidan da süperdi. Paris'te toplam 11 saat gecirdik.
lmanlastigimizin kaniti olarak, uzun süredir yaptigim gibi yine sirt cantalarimizda yiyecek icecek tasidik, Orada 1 kahve disinda hic yiyecek icecek almadik. Yalniz cok yiyecek götürmüsüz, bi kismini geri getirdik ve haliyle cok yük tasimis olduk.
Bütün gün iki kisi sadece 28 euro harcadik- buna eyfele cikis, kardesime aldigim ufak hediyelik cüzdan ve kartpostallar dahil, hatta dilencinin birinin bir sekilde bizden düdükledigi 5 euro da dahil.
Eyfel'in 2. katina ciktik, bir kac yerde son katla ikinci kat arasinda cok bir manzara farki yok diye okudum, zaten ikinci kata kadar merdivenden ciktik, gerisi icin de sira beklemek zor geldi, onun yerine önündeki cimenlerde piknik yaptik, aksam yemegimizi yedik.
Kahvaltimizi da Notre Dame'in bahcesinde piknik yaparak yemistik. Ögle yemegimizi de ismini unuttugum güzel bir parkta yedik- o meshur -bahce-lerden birinde.
Eglendik, ve büyük sehir özlemimizi görüp üzüldük de biraz. Bleda laan beni buraya getirdin Tübingen'i sevmiyorum artik dedi :) Hatta Paris'te is bakabilirsin izin veriyorum dedi, ama ben sahsen Paris'te 1 yil falan gecirmek isterim sanirim, öyle kisa bir kontratla gidilebilir belki. Benim aklimda UKler amerikalar iskandinavlar var gerci, bakalim.
elele tutusan öpüsen koklasan, parkta yiyisen bir sürü cift gördük, bunlardan almanyada pek de görmedigimizi farkettik. Tekrar diyorum, almanya en az türkiye kadar konservatif bir yer. Bir kez daha anlamis olduk bunu, ben hic sokakta cok acikca cift oldugunu belli eden escinsel görmüyoum diye sasirmistim ilk geldigimde, escinseli gectim hetero ciftler bile ancak cocuklari varsa - ki en az 3 cocuk politikasi burada son hiz, cocuklarin arasinda da maksimum 2 yas olacak ki o damizlik olarak görev bulan kadinlar islerinin hakkini versinler, ne de olsa üstün irk, falan- o zaman ksin bunlar cift diyebiliyor insan sanki.
Darisi baska baska büyük sehirler gezmenin basina.
Trende dönerken Kanadali bir ciftle ayni kompartimani paylastik,  lisansi bitirmisler ve 3 hafta  arada zamanlari varmis, avrupayi gezmeye gelmisler. Bir gün biz de böyle seyler yapabilecek miyiz? Ne lisansi, ne masteri bitirdigimde kafami kasiyacak vaktim olmadi benim, hatta milelt kutlar falan, ben lanet olsun bu da bitti sonunda modundaydim. Gerci o genel hayatla olan kavgamdan kaynaklaniyor olabilir. Neyse, belki doktoradan sonra olur böyle bir rahatlama hisleri.




yine cok oldu yazmayali, tembellik de bir yere kadar. Ya da bir film bahsetmesi: Wargames

ay ne uzun oldu yine yazmayali, pek cok da sey birikti yazacak. Ne zamandir girip yazacagim diyorum da üseniyorum, isim cikiyor, unutuyorum vs.
Haftasonlari film izleme ve izlediklerimizi buraya not alma trendimiz devam:  13 Mayis pazar sabahi bir pazar sabahi sinemasi edasinda wargames izledim.  Hatta o kadar üsengec bir pazar sabahi modundaydim ki, kendisini Türkce dublajla izledim, evet yaptim bunu. Valla cocuklugumdaki pazar sabahlarini hatirlatti bana, zaten filmin sunduklari da bir pazar sabahi keyfi sinemasindan öte degil bence, isabetli oldu. Yani konu cok sig gelisiyor ve bitiyor, tamam o dönemde teknoloji icin harcadiklari para falan olay olmus da, ee yani?
Neyse, ondan önceki cumartesi günü Bledanin bütün almanca kursu arkadaslarini bize grill partisine cagirdik- bak mangal diyemiyorum,  terasimiz olmasina ragmen apartman kurallarina göre yasak cünkü ates yakmak, bizimkisi elektrikli grill. Güzel de oldu, 32 metrekare eve 12 kisi de sigdik, bir sekilde bizim evde herkesi oturtmaya yetecek masa sandalye de cikti, en güzeli boku cikmadan altindan kalktik, aferin bize.
Tekrar diyorum non-scientist insanlarla takilmak mükemmel bir duygu bence, evet.

9 Mayıs 2013 Perşembe

Bir haftadir yazilmayi beklenen bir film bahsetmesi: Technotise: Edit & I ya da kendi kendine film festivali

Gecen pazar internetlerde kaybolmusken ve deadline yaklastigi icin procrastination sebebi ararken buldum bu filmi. Sirp yapimi bir animasyon, bilimkurgu. Epey karamsar, biraz anime havasi var, biraz da cyberpunk havasi var. 2074 yilinda Belgrad'da ögrenci olan baskahramanimiz sinavlarda gecebilmek icin hileye basvurup bir hafiza cipi taktirir-illegal olarak.  Bu kizimiz ayni zamanda yari zamanli olarak bir otistik adamla ilgilenmek gibi bir iste calisiyordur (psikoloji okumakta). Daha sonra cipi cikarttirsa da kizimiza garip seyler olmaya baslayacaktir, dahasi spoiler olacagindan tüm filmi anlatmayayim.
Ama özellikle singularity teorileriyle falan ilgileniyorsaniz kacirmayin derim, ben cok sevdim filmi.
Bir de sirp yapimi animasyon falan ya, kendimi IF Istanbul tadinda bir festivalde hissediverdim, kendi capimda tek kisilik film festivali :D
 Ayni gün aksami Hidrellezdi (aslinda ayin 6'sidir hidrellez de, hidrellezin dilek dilenen gecesiydi diyelim). Gül agaci falan bulamayacagimizdan dileklerimizi cizdigimiz kagitlari evin önündeki (hatta bizim terastaki)agacin  altina, orada bir bos saksiya biraktik :) Atesten de atlamadik bu yil, icimde kalir mi yoksa gittikce alisiyor muyum bilemedim, gecen yillarda mum yakip üstünden atlamistim.
Bakalim seneye hidrellezde nerelerde neler yapiyor olacagiz.

bu kafa deadline kafasi

Bugün senelik sfn deadline imiz geldi, neyse ki bu sefer, bugün almanyada resmi tatil oldugundan deadline panigini erken yasadik ve dün abstract imizi bitirip submit ettik, aman da ne hos oldu, aman da bir yandan gitti paraciklar :)
Neyse güzel yanindan bakarsak, ufukta California yollari gözüktü bize, kasimda california baskadir demek istiyorum.
Bütün yaz essekler gibi calismam gerrkiyor, daha da önemlisi sanirim kasima kadar iki paperi da hazir etmem gerekiyor. Haziranda su anda almakta oldugum dersin disinda kisa süreli (2-4 günlük) 3 ders daha aldim, iyi mi ettim bilmiyorum. bir de scannerimizin tamiri haziran ortasina yetisecekmis, benim süpervizör ondan sonra scannerda yasamam gerektigini düsünüyor sanirim (deneyleri yapip bitirmeliyiz modunda), bunlari yaparken bir sonraki deneyimin pilot calismasini da bitirmeyi planliyorum, hadi bakalim.
havalar da guzellesti buralarda, deadline da gecti, ve bugün tatil olmasina ragmen evde kendi istegim ve  rizamla actim datalarimi normalize etmeye karar verdim, doktora gercekten sevmedikce yapilmak icin uygun degil, akil kari degil, falan. Zaten tüm dünyada science pek de para kazandirmiyor, dünyanin hemen her yerinde gecici bursiyer pozisyonlariyla sömürülüyorsunuz, alaniniz ne olursa olsun.
Hayat herkese zor azizim.

3 Mayıs 2013 Cuma

iki yollu tekrarli olcumlerde varyans analizi hepimize girsin

hic icimden yazmak gelmiyor, kar durdu, arada havalar epey isindi geri sogudu bir daha isindi tekrar soguyarak boktan bulurlu yagmurlu falan oldu. Ben yine, hep, hala sikiliyorum. Arada kitap okuyorum, hayatimdaki tek degisiklik bu olsa gerek, onun sebebi de bu aralar analiz yapmaktan cok paper okuyamam, boylece baska seyler okumaya istegim kaliyor.
bir suredir pek guzel film izlemedim, gecenlerde Sodom:un 120 gununu izledim, anlamsizca overrated bir film kendisi, gerek yok. Iskence sahneleri gercekci degil falan, politik olmaya calisan B sinifi gore bir sacmalik sadece.
neyse, hala neuromancer okuyorum tabii, kitap zibilyon sayfa olunca bitmiyor, ama guzel kitap. Bilimkurgu okumak falan guzel seyler.
Bilimkurgu seviyorum ben dedigimde, aa ben de, emmimin kizi seviyor da oradan biliyorum diyen insanlara cok basit turnusol sorularim var,
O degil de haftaya persembeye bir abstract yetistirmem gerekiyor, salak sacma analizlerde kayboldum, matlab, internetteki online calculatorlar ve spss farkli cevaplar veriyor.
Aslinda spss ile internetler tutarli, tek tutarsizlik matlabda, bakalim nerede yanlis yapmisiz bulalim.
Eger sicmayip ve delirmeyip abstracti yetistiebilirsem odul olarak california gorecegim :) Kasimda 20 kusur derece olan yerler gormek de ayri bir zevk olabilir tabii.
gezmek lazim amaa haziranda bi suru ders aldim, haftada ortalama 3 gun dersim var, ustune ustluk deneylere donmem gerekiyor, bu ayi ve hazirani durulemeden bitirirsek hayat bize de guzel olabilir, agustosta bi tatili hakedebiliriz falan, kucuk ayrintilar bunlar.
gideyim ben, spssle olan derin  iliskimize doneyim. Ben dedim cunku kendime experimental science ile ugras diye, evet. Aferin bana


7 Nisan 2013 Pazar

iki film birden

kendime yeni yil sözü olarak boktan diziler izlemeyi birakacagim, ve haftada en azindan iki tane film izleyecegim gibi bir seydi. film kriterlerim ise imdb puani en az 7 olacak ya da gercekten bana bir seyler verebilecegini dusundugum sanatsallikta olacak modunda idi (sanatsal olmasi sart degil, isteyerek izledigim baska filmler de olabilir aslinda).
Bleda bir kac gunlugune Istanbul'a gittiginden ve hava da bok gibi oldugundan yapacak hicbir sey olmaya bir haftasonuna uyandim dun sabah. Canim romantik komedi izlemek istedi, ben de daha once izlemedigim ve puani kriterlere uyan bir film aradim, Knocked-up izledim sonucunda. Vakit gecirmelik bir romantik komedi acisindan beni doyurdu, daha fazlasini beklemiyordum zaten, film de daha fazlasini teklif dahi etmedi.  Ikinci film ise bir kac zamandir izlemek istedigim Side Effects idi. Sozde filmin daha iyi bir kaydini buldum internette diye sevindim, ses berbatti, bir yerden sonra ustune dublaj kaydedilmisti, altyazilardan takip etmeye calisayim dedim, o daha da berbatti. Yilmadim, izledim filmi. ama bence güzel bir film, tekrar izlemeye deger bir film (bakarsin ingilizcesini bulur da sinemada izlerim, kimbilir). Soderberg'in bir onceki filmi Contagion tadinda, ama konunun akisi falan daha iyi. Plot twistler de daha iyi, aman spoiler vermeyeyim. Sahi Contagion da bok gibi versiyonunu izledigim filmlerden, onu da tekrar izleyebilirim aslinda.
Onun disinda kedilerle dolu günler geciriyorum, o kadar birlikte yatiyoruz ki, cogu zaman yatakta dönecek yerim kalmiyor.
Neuromancer okumaya basladim dün ,bakalim devami gelecek mi.
bir de salak makalem icin, istatistik kisminda kayboldum yine, allam bir mühendis olarak en büyük eksigim istatistik yeminle, bizde bir sey ya calismiyordur ya calisiyordur, acikcasi lisans okurken olasilik ve istatistik dersi haricinde istatistige pek ihtiyac duymadim ben, olasiliga daha cok ihtiyac duymus olabilirim bak, haberlesme ve sinyal isleme derslerinde falan.
bir de gecenlerde farkettim ki, ben buradaki insanlari egolari yüzünden sevmiyorum. Yani, söyle ki, herkes en önemli isi yapiyor anasini satiim. Ha bir de benim psikolog ve biyologlardan olusan süper sacma labimin almanlarinda yeminle zerre kadar metacognition yok, sanirsin ki hepsi mükemmel coder, sanirsin ki hepsi özel sektörde is bulabilecekler, öyle kendilerine güvenleri sonsuz. Bunlardan birisi özel sektör düsünüyor musun sorusuna bilmem belki google falan olursa düsünebilirim cevabini verdi!- ve ciddiydi! Ve kendisi matlab disinda bir sey bilmiyor! Ben bu insanlara matlabin akademi disinda cok da popüler olmadigini söylesem mi diye baktim, ama inanmazlar, nasil olsa ben söylüyorum ya, onlar kesin daha iyisini biliyorlardir.
Demem o ki, phd is overrated. Bu kadar da ciddiye almamak lazim belki de, hayatta daha eglenceli seyler olmali. düsününce android icin uygulama yazan adam insanligin akisini benden cok etkiliyor olabilir, o yüzden hadi hep birlikte biraz rahat olalim ve biraz daha gezebilecek kadar paramiz olsun ve gezelim ve daha sirin yerlerde yasayalim. Marketlerde sirf yabanciyiz diye bizimle konusmayan teyze bozuntusu kasiyerler de, misal otobüsün altina kalip falan ölsünler. zerre de üzülmem- dünyadan bir irkci eksildi diye sevinebilirim bile hatta, böyle de psikopat bir insanim ben.
aman, öyle iste.

1 Nisan 2013 Pazartesi

Gün game of thrones günüdür

Bugün tatilin son günü. aslinda 4 gün olan paskalya tatili, benim hasta olmamla mecburi oarak 6 güne cikti benim icin. 6 gündür evde yatmak benim icin cok büyük bir sey oldugundan (ki noel tatilinde 2 hafta boyunca labda kimse olmamasina ragmen kalkip laba gitmistim), tekrar erken kalkmaya falan alisayim diye bu sabah alarm kurdum. Alarm kurdum dediysem cok erkene degil, 9:30'a. ama saatlerin ileri alinmasiyla da iyice sapsallasan bu bünye dün gece uyumamak üzere kendini programlamisti adeta. Neyse, demem o ki, inanilmaz uykum var, anladigim kadariyla da tam iyilesememisim. Suratimda hala o boktan agri.
Game of thrones yeni sezon basladi dün, simdi Bleda uyansa da izlesek diye bekliyorum :) Böyle kücük avuntular iste benimki de, naparsin. Gönül isterdi ki, paso hasta olmayayim, süper saglikli olayim, tembel olmayayim, param olsun, gezeyim falan.
Dün yine ne varsa eskilerde var tadinda film izlemelerime devam ettim, American Psycho'yu izledim.  Pek de bir bok yokmus acikcasi filmde, hatta sikiciydi bile. Sonu da önceden anlasiliyor zaten.
Ben biraz daha uyanmaya calisayim bari.

31 Mart 2013 Pazar

Hasta olup evde yatmanin dayanilmaz hafifligi

Gecen Üc renk serisinden kirmiziyi izledim demistim ya, ayni gün icinde üclemenin tüm filmlerini izledim. Bence gercekten güzel bi ücleme. 20 yillik olsalar da epey zamansizlar gibi. Benim ilgimi ceken bir noka oldu, hangi filmdeydi cok hatirlamiyorum, sokakta pazarcilar var, bagiriyorlar (yeminle gel vatandas gel domates 3 lira ses tonuyla bagiriyorlardi). Su AB'nin salak salak sokak saticilarina falan karsi kanunlari var ya, bok yiyin ya aman bir anda cok elit oldunuz sanki. Sokakta satici bagirmayinca, trende ciplak ayaklarini koltuga uzatip agzina sokarmiscasina sallayan almanlar da bir günde bitti cünkü, hi hii.
Yine kar yagiyor burada, hala kar yagiyor. 5 aydan fazla oldu, kar yagiyor. Sanirsin ki kutup cizgisinde yasiyoruz. Ulan bu kadar kar derdi cekeceksem, gider güzel güzel Iskandinav ülkelerinden birinde yasardim. Sehirler güzel, insanlar güzel (jantlar neden güzel olmasin hihihi :))....
evde 5 gündür yatiyor olmaktan sikildigim pek belli oldu mu bilemiyorum artik.  Film izliyorum iste, misal dün Kill Bill vol.2 yi izledim, bastan sona izleyememistim de hic vol 2'yi (aslinda benim kill bill leri izlemeye calismam kendi icinde belgesel olabilir bence ya, neyse).
Bugünün sarkisi da su olsun: The Black Keys: Gold on the Ceiling 
Bugün ne izlesem acaba?  Buluruz elbet bir sey, bir süredir örmekte oldugum kazagin tek kolu ve yakasi falan kaldi. Nasilsa yaz gelmiyor buraya, acelemiz yok o acidan.

29 Mart 2013 Cuma

böyleli öyleli yazi

Simdi ben gecen pazar yazacaktim, diyecektim ki, gec kalmis olsam da sunu izledim: http://www.imdb.com/title/tt1227926/?ref_=sr_5 aman allaaam nasil kacirmisim daha önce izlememisim diyecektim, sonra hazir Nathan Fillion'dan girmisken sunu izledim diyecektim: http://www.imdb.com/title/tt0473308/   , ki bence cok güzel bir film, hele ki yönetmeninin filmi tamamlayamadan öldürüldügünü okuyunca falan cok üzüldüm diyecektim, sonra salak MOFU kayboldu!!!
apartmani, etrafi, karsimizdaki serayi, daglari taslari, apartmanin arkasindaki caliliklari,  apartman yakinindaki katli otoparki (otoparktan cok garajlar aslinda) yani aklimiza gelen her yeri aradik, taradik. Kar yagdi sonra, delirdik. Gece uyumadik, gleir diye nöbet tuttuk. Ertesi gün laba gitmedim, gelirse evde olalim diye. Cöplerin icine baktik, belki biri ölüsünü atmistir diye, yakindaki dere yatagina baktik, her yere baktik, gece cikip bir daha sabah bir daha aradik. Ertesi gün ilanlar bastirdik, apartmanlara astik önce, sonra vete gittik sormaya, sonra sehrin biraz disindaki hayvan barinagina gittik ve hala kar yagiyordu ve her yer bembeyazdi. Eve dönüp etrafimizdaki bütün apartmanlara ilan astik bu kez, artik umudu kesmeye baslamistik. sonra saar 5 gibi (burada herkesin eve gelme saati isten, sabahlari karga bokunu yemeden ise basladiklarindan) biri aradi, meger arayan bizim apartmandan bir komsuymus ve bizim salak apartmanin icindeymis, gittik aldik aptal Mofuyu. Ne var noluyo ya alla alla tadinda geldi eve, balkon kapisina gidip miyavlamaya basladi, disari cikacakmis salak. bize kalsa hep apartmanin icinde degildi, apartmanda bir dairede tadilat var, bir sekilde oraya girdi ve onlar ertesi gün tadilata devam etmek icin kapiyi acinca apartmanin icine kacti aptal. Bizi cok ama cok korkuttu, bir de buralarda kediler kaybolsa ölürler onu farkettik, girip de icinde kalabilecekleri cok garaj var ve kalan hemen her yer de orman. O yüzden su anda sadece guru disari cikiyor, digerlerine izin vermiyoruz. sanirim balkonu kedi agiyla kapatmak su anda iyi bir cözüm olabilir.  Bilemiyorum, kedileri hapsetmenin yarattigi vicdan azabi bir yanda, sokaga aliskin olmayan hayvanlarin canini tehlikeye atmanin vicdan azabi diger yanda.
Neyse, sonuc olarak salak Mofunun hicbir seyi yok, karda kista mofu aramaktan ben hasta oldum, 3 gündür evde yatiyorum. süper. degil mi? Sinüzit oldum yine, suratimdaki kemiklerin agrisi beni öldürüyor. Öyle isre, salak ve sacma bir hikaye bu.
almanya gibi firinciligi gelismis bir yerde kurupasta bulamiyor olmaktan muzdaribim. Yok mu ya benden baska hasta olunca cani tuzlu kurupasta ceken?
Neyse ben de firsattan istifade bir sekilde izlemedigim filmleri izliyorum iste. Misal dün prometheus'u izledim, tabii ki yine sezgilerimi hakli cikardim, sinemada izlemeyerek hicbir sey kaybetmemisim. Bugün yillardir izlemeliyim diye düsündügüm Üc renk serisinden Mavi'yi izledim (evet ayip bana, hala izlememistim, bazi seyleri izlemek isteyip bir iki kere izleyemeyince/aksilik cikinca falan vazgeciyorum ben). Bence cok basarili bir film ve hic de öyle amanallaamsanattananlarimamabufilmcoksikicidayanamiyorum degil. Ya da almanyada yasadiktan sonra fransizlari daha iyi anliyor ve fransiz olan herbir seye daha bir saygi duyuyor olabilirim, evet evet olaibilirim.
Beni arayan komsum cok kibardi ve hayvan barinagindaki kadin cok canayakindi. bir kez daha benim birlikte calistigim almanlarin (esasinda genel olarak neuroscience ile ugrasan insanlarin) tuhaf ve sosyal becerilerden yoksun oldugunu farkettim.
gecen cumartesi aksami da bir cafede otururken 6 yasindayken türkiyede 23 nisan kutlamalarina katilmis bir kadin (tahminimce benim yaslarimda falan) ve onun smokin giymis babasi ve annesiyle tanistik (annesi smokin giymiyordu tabii). Cok sevecen insanlardi ve Türkiyeyi benden iyi gezmislerdi. Bir de bir kac kelime türkce ögrenmisler, bunlardan biri de kiza kücükken ögrettikleri ekmek nerede sorusu idi, hala hangi akla hizmet öyle bir cümle ögretmisler merak etmekteyim.
böyle iste.

22 Mart 2013 Cuma

break a mirror, roll a dice

http://www.youtube.com/watch?v=fEyimFDZBro
Bence bu sarkinin bana anlattigi sey, baharin gelmis olmasi. evet evet- böyle Taksimden Karaköy'e ya da findikli'ya yürümek, denizi gömek falan.sergi gezmek falan da cabasi olabilir, Istanbul modern'in cafesine oturup Creme Brulee yemeyi düsünüp hic yapmamak da olabilir.
Gerceklere dönecek olursak, hava disarida bir bahar sabahiymiscasina aldatacak kadar günesli, ancak -1 derece. Ve karli bir haftasonu bizi beklemekte.
Amaan, kalkip bir kahve daha icmeli, dus almali ve laba gitmeye hazirlanmaliyim.

19 Mart 2013 Salı

sabah sarkisi seysi

Bu da bu sabahin sarkisi olsun.
Salak almanyada telif haklari bokundan dinleyemeyenler icin de suradan gelsin.
Sabah trafiginde dinlenen radyo programi kivamina da geldik ya, tamamdir.
Saat 9:15, daha dus alicaz da laba gidecegiz de ohooo. napayim, nasil olsa aksam 9:15e kadar oradayim, almanca kursu sagolsun. 12 saat orada kalmak da epey yorucu ve depresif olabiliyor.
Hahaha, ekseni acayim dedim (sabahtan beri dinliyordum da ara vermistim), comfortably numb caliyor su anda. Eksen sen bana ne anlatmaya calisiyorsun?
Dün almanca dersinde izedigimiz alman filmlerini konusurken The Edukators dedim, hoca anlamadi tabii. Ben bakayim dedim, eve gelince baktim, ulan ben bunun almancasini niye ve nasil aklimda tutayim ki oldum-gerci turkcesi basligi sahaneydi- kanli duvar. Hatirladigim kadariyla epey dalga gecmistik. Neyse, hatirladigim kadariyla güzel ve ilginc bir filmdi, bilenler bilmeyenlere...
Ayni yönetmenin diger filmlerini hic duymamisim ve en azindan birinin imdb puani 7nin üstünde. hmms. ingilizce altyazili bulsak da izlesek.
imdblerde kaybolup hmm, izlenebilirmis dedigim bir sürü alman filmi buldum, aferin bana.
hava günesli, soguk ve rüzgarli. En azindan günes var, o da bir seydir.
Bir de etrafimdaki ergen insanlar azalarak bitse ya, olma mi?

18 Mart 2013 Pazartesi

Uprising

*Baslik Muse sarkisi olan Uprising'e güzellemedir, valla kimseyi isyana davet ettigim yok (at least not yet).
Böyle bir anda kahvalti ediyorken, müzik dinliyorken, haberleri okuyorken falan vurur, gözünün önüne Istiklal caddesinin alt sokaklari gelir, hava güzellesmistir diye düsünürsün, heyecan duyarsin, bok varmis gibi pazartesi sabahi sendromuna Istanbul özlemini eklersin: Istanbul özlemi- sehirde olmayi, Istanbul'u, arkadaslarini, havanin güzel olmasini, havanin güzel olmasindan duydugun heyecani, gezmeyi falan özlemek iste. sictigimin köyünde hava 3 derece, karla karisik yagmurlu hala- bok var cünkü. Istanbul 11 dereceymis
Gezmek gerek, yeni yollar yeni insanlar tanimak gerek.
Para olmadan gezmeyi severdim Istanbul'da, minimum bütceye ne yapilabilir konulu sahane mühendislik calismalarimizi- H. bir de mühendisligi sevmedigini söylüyor. Ya da yolda sans eseri gördügümüz sergilere girmeyi. Sacma sapan vintage dükkanlarda falan al(a)mayacagim seylere bakmayi- genelde göcebe yasam tarzi benimsemis bir insan olarak, fonksiyonu olmayan seyler almak konusunda büyük bir sorunum var. minimal esya ve fonksiyonu olsun ve tasinamayacak kadar büyük olanlar gözden cikarilabilir olsun. Zaten sahip olmak sacma bir olay sanki.
almanca sevmiyorum misal, burada yasamak istemedigimden gereksiz geliyor. ingilizce biliyoruz ya iste. aslinda Almancanin anadil olarak konusuldugu ülkelerin hicbirinde malum nedenlerden dolayi yasamak istemiyorum. hayattan keyif almayacaksam ben öyle bilimin icine edeyim, degil mi?
Dün Kelebek etkisini izledim, imdb puanina bakip belki burun kivirmakla ben bir seyler kaciriyorumdr diye, yok bir sey kacirmiyormusum kendi kendime onu kanitlamis oldum sadece.
Bir de vegan cheesecake yaptim. bence güzel oldu. internette gördügüm tarifleri evdeki malzemelerle harmanladim: hamurunda kuru erik ve hurma, ceviz, hindistan cevizi (kuru, rendelenmis olarak satilanlar), biraz un ve biraz yag vardi. Dolgu kisminda 1 paket tofu, 1 pakete yakin soya kremasi (daha az konabilir), bir kasik olmasi gerekirken daha fazla konmus limon suyu (1 yemek kasigi ölcüsüne uymak gerek), biraz hindistan cevizi yagi, biraz agave surubu, vanilya vardi. 1 saate yakin pisirdim sanirim, üstü kizarsin diye. sonra sogutup önce dolaba, sonra biraz buzluga kaldirdim. Bence üzerine baska bir sey koymamamiza ragmen güzel olmistu-tabii karameldi marmelatti öyle soslarla daha cilginli olabilir.
Neyse, pazartesi sabahi sendromunu yenip su boktan havada evden cikip laba gitmek gerek, sabah pöff yine mi pazartesi diye uyandim zaten.

17 Mart 2013 Pazar

zaten sacma seyler hep ayni anda olur adli Murphy uyarlamasi

Gecen pazartesiden beri yazmamisim. Gecen hafta hava cok güzeldi ya hani, sonra bu hafta paso kar yagdi. Kar yadi, günes acti, kar ygdi günes acti gibi salak bir sira izledi hava. Carsamba günü eve biraz erken gelmistim (haftada iki gün almanca kursum oldugundan eve cok gec gleiyorum, o yüzden bazi günler erken gelmek istiyor canim). Benim bankam, kendilerine Bleda'yi yeni müsteri olarak getirdigimden bize hediye verdi, biz de katalogdan elektrik süpürgesi secmistik (bizdeki süpürge cok boktan bir sey oldugundan 3 kediyla basa cikmakta yetersiz kaliyor). Süpürgeyi getirmisler, beni evde bulamayinca komsulardan birine birakmislar (kadini tanimiyorum, burada böyle salak bir uygulama var). bana da kagit birakmislar, komsunun soyadinin yazili oldugu, kadinin zilini calsim, gidip paketimi aldim. Eve geldim süpürgeyi denedik, biraz vakit gecirdik evde- yarim saat falan gecmisti sanirim. Sonra Bleda panjurlari kapatmaya kalkti, disarida polis arabasi görmüs, sonra bakmis, polis, ambulans, paramedikler ve yan komsunun terasinda yerde yatan bir adam. Bana söyledi, önce inanamadim. Sonra camdan bakmaya basladik. sanirim paramedikler hala adami muayene ediyorlardi biz bakmaya basladigimizda- o kadar yeniydi olay. Neden bu kadar yavaslar diye düsündüm (bu arada adamin kafasini göremiyorduk, ben sadece bacaklarini görebiliyordum). Sonra adami neden götürmüyorlar diye düsündüm, sonra paramedikler uzaklasti, hicbir seyyapmadiklarinda anladik adamin öldügünü. Polisler cogaldi, Bledanin dedigine göre adamin üstünde sadece ic camasiri vardi- ve disarida kar yagiyor. Anladigimiz kadariyla üst katlardan düsmüs ya da atlamis ya da ittirilmis. sonuc olarak ne oldugunu hala bilmiyoruz. saatlerde yatti orada, saatlerde durdu polisler, telefonla konusup aglayan bir kadin vardi. ve disarida apartmana girip cikan insanlar ne olaya, ne kadina dönüp bakmadilar bile. yani gidip polise sorsak mi ne olmus ya da kadina sorsak mi bir seye ihtiyaci var mi diye düsündük, cesaret edemedik. Ne tuhaf yer lan burasi, ben diyorum, almanyadaki insanlar sosyal acidan sakat diye, bence hala savas sonrasi stres bozuklugu falan yasiyorlar topluca. yok yani, baska almanlara soruyorum olayi, kafamda tartiyorum, ölcüyorum, baska aciklamasi olamaz bunun, Ben burayi sevmiyorum, bu insanlarla yasamak istemiyorum özetle. Neyse, ertesi sabah gördük ki, o zavalli komsunun balkonu/terasi bahcesi kan icinde ( o kadar cok kan vardi ki, kuruyup pihtilasmamsti daha). P kani öylece 24 saatten fazla biraktilar, polis arastirdigi icin falan degil, muhtemelen sadece kimin sigortasi ödeyecek diye karar verilmeye calisildigindan, sictigimin ülkesinde te önemli sey para anasini satayim, o yüzden de hepsi yalniz ölüyor, cesetleri kokusana kadar da kimse öldüklerini bile farketmiyor.  Neyse, ertesi sabah deli gibi kar yagmisti, bokum gibi soguktu ve iki temizlik iscisi sabahin 7sinde baslayarak nihayet temizledi oralari 8taminimde iscilerden en az biri türktü). bu sabahin 7sinde buzz gibi havada calistirmaya baslamalari da ayri bir tuhaf geliyor bana, 7-16 calisacaginiza normal insanlar gibi 9-18 calissaniz belki hepiniz bu kadar lanet, bu kadar suratsiz ve mutsuz olmazsiniz. bahcedeki topragi, balkondaki taslari falan degstirdiler, adam oraya hic düsmemis, hic ölmemis gibi oldu. Ne tuhaf. Adami duymamis olmamiz da tuhaf, hic mi sesi cikmadi düserken? O terasin oldugu evde oturanlara üzüldüm asil, ne büyük travma diye.
Neyse, kedileri iki gün disari cikarmadik tabii, sonra disari cikarmaya basladik cuma günü tekrardan. cuma gecesi guru en son disaridan geldiginde onu severken sirtinda bir sertlik geldi elime (sanirim bir önceki gün de gelmisti de belki yaprak parcasi falandir diye önemsememistim). Bledaya bir baktik ki o da ne-kene! Bir delirdik, burada henüz vetimiz yok(tu). bütün yatagi destik, kene var midir diye, kedilere baktik, kedileri yatak odasina almadik falan, sabahi zor ettik. interneti yadimiyla ve bir iki arkadasin önerisiyle buldugum vetlerden birini aradim (daha önce bir vete gitmistim burada, ama orasi hakkindaki yorumlar korkunc, cok pahali ve yanlis teshis koyuyorlar tadinda, ben de bir yara kremi almistim oradan ve memnun kalmadim). Benim patronun kedisi icin gittigi bir vet var, orayi önermisti, orasi da cok pahali gözükti gözüme- Neyse bu kadin az biraz ingilizce konusuyor, önemli olan anlasmak sonucta, anlasabiliyoruz. Bize ve kediye cok iyi davrandi, zaten gidince hemen burada hangi enstitüde calistigimi sordu- ingilizce konusmak isteyince. Isini biliyor yani, ama bana kibar davrandigi sürece beni gercekten sevip sevmemesi insanlarin, zerre kadar umrumda degil. Burada kene cok oluyormus ve türkiyedeki akdar kötü degilmis, kendimiz cikarmayi ögrenmeli ve bu kadar panik yapmamaliymisiz. Dis parazit tedavisi de her zamamn %100 etkili olmuyormus. O yüzden biz de bir kene cimbizi alacagiz ve kediler disari cikip geldikce kontrol edecegiz, ne yapalim. Vet kediyi muayene etti, keneyi cikardi, ic parazit dis parazit uygulamalari ve karma ve kuduz asilarini yapti. Ayrica evdeki diger iki kedi icin de ic ve dis parazit ilaclari aldik. Toplamda 72 euro verdik. 170 TL kadar yani. Bence Türkiyede verecegimiz paradan az bile olabilir bu kadar uygulama icin, ki sonucta biz 150-200 euro tutar herhalde diye endiseleniyorduk. Bence cok iyi oldu bu is. Iyi bir veteriner bulmus olmak da inanilmaz rahatlatti bizi.
Kötü ve iyi haberler bir arada yani. Bu arada deneylerime Hazirandan önce tekrar baslayamayacgimi ögrendim, o biraz kötü oldu Demek ki bütün yaz it gibi calisacagim. Pöff. Yazak adar da elimdeki makaleyi bitirip submit etmeli ve diger makaleyi yazmaya baslamaliyim. Bir abstract yazmam gerek ve belki buradaki diger scanmnerda bos zaman bulabilirsem 5-6 kisi scan etmem gerekecek. Umarim cok stres olmadan hepsini halledebilirim.

11 Mart 2013 Pazartesi

Paul (film)

Dün Paul'u izledim. imdb linki söyle
Güzel ve eglenceli bir filmdi bence. Zaten Simon Pegg ile Nick Frost oynuyor (bilmeyenler icin not: Shaun of the Dead'de oynayan ikili). Oynamakla da kalmayip senaryoyu falan da yazmislar her zamanki gibi, neyse.
Komik ve macerali uzayli(alien) filmi olarka siniflandirilabilir kendisi.
Bir de uzun zamandan beri ilk kez ayni gün icinde ve uyuyakalmadan bir film bitirdim, aferin bana.
Bu arada google bugün Douglas Adams anisina bir doodle yapmis ki, tadindan yenmiyor. bilenler bilmeyenlere...
Bugün facebooklarda kaybolmusken, ben master yaparken ayni bölümde doktora yapan bir hatuna rastladim. Kendisi doktorayi bitirmis, muglaya tasinmis ve orada cocuk büyütüyor anladigim kadariyla. Bazen diyorum ya acaba hayati cok mu ciddiye aliyorum diye, yani iste burada yok hava bok gibi yok bilmemne soyleniyorum ya hep, düsünüyorum, baska hayatlarin mümkün lduguna kendimi nasil ikna etmeli de nasil hep hatirlatmali kendime bunu?
Neyse ben gideyim, daha dus alacagim da laba gidecegim ohooo.

10 Mart 2013 Pazar

Konstanz gezisi

1 haftadir falan hava sahane(idi) buralarda, 17-18 derecelerde, tadindan yenmez modundaydi. Biz de dün 5 kisilik eyalet bileti kullanarak Konstanz'a gezmeye ve Bodensee gölünü görmeye gittik.
Konstanz Tübingen kadar bir üniversite sehri. Özelligi Bodensee (Constance) gölünün yaninda olmasi ve Isvicre sinirinda olmasi. Sinirda oldugundan olsa gerek, alisveris yapacak bir sürü yer var, hatta alisveris merkezi falan var (bu büyüklükteki bir sehir icin sasirtici). Gercek sehir havasi var yani,  hava da güzel oldugundan bir sürü insan gelmis, epey de turistik bir yer. Sinirda oldugundan Isvicreden ve Avusturyadan gelen de bir sürü insan var. Ayrica göl bambaska bir hava katiyor tabii ki sehre. Yani su kenarinda ve sehir gibi sehir, bence almanya icin oldukca standartlarin üstündeydi. Yazin gidilir, haftasonu kamp yapilir falan, bir de bisikletleri götürürsek tadindan yenmez :) Üniversitesi de Tübingen gibi cluster of excelence icinde secilmis, of of of of :)
Neyse temsili foto suradan:

Gerci benim calisabilecegim, ilgimi ceken bir alan yok üniversitede, olsun.

4 Mart 2013 Pazartesi

sikildikca bunaldikca

Sunu okuyalim degil mI? ozellikle de   FEELINGS OF INFERIORITY kismini:
http://cyber.eserver.org/unabom.txt

Siskolarla siskalar

Ne alaka degil mi? cocukken hayatimdaki en luks sey, ablam cocukken ona alinmis bulunan can yayinlari cocuk serisinin bana kalmis olmasiydi. Daha baska cocuk kitaplari da vardi evde tabii, ama can cocuk serisi bir baskaydi. Soba catirtisi dinleyip kitap okuyup duran bir cocuktum iste, cok da buyuk beklentilere girmemek gerek. Misal can serisi deyince aklima, anneanemde arka odada Kucuk Kara Balik'i okudugum ve uzuldugum bir sahne geldi, nedense sobayi arka odaya kurdugu yillardan biriydi. Anneannemde hic yatili kalmazdim, cumartesi ya da pazarlari gezmeye giderdim ona. Her hafta gider miydim, giderdim belki de cocukken. En azindan 2 haftada bir giderdim herhalde. Bilemedim, yani orta 2'ye kadar hic dersaneye gitmedigimi dusunursek pek bos haftasonlarim varmis aslinda, cocukluk zevklerim arasinda pazarlari annem ve babannemle pazara gidip pazarin girisine yakin sekerciden leblebi sekeri ve turlu cesit cam sekerler aldirmakti. Neyse, anneannemle o kadar yakin oturmamiza ragmen ne seyrek gidermisim dusununce. Kucuk kara balik da bir cocuk kitabina gore cok huzunluydu, sasirmistim. Belki de o yuzden kalmis alimda, kimbilir.
Hava guzel bugun, gunesli. Bu haftasonu 1 aydan falan sonra gunes cikti, yeey! Hava da cok cilginli bir sekilde 6 derece falan yani su anda, o kadar! Ama bunlar tabii ki Tubingen'in sikici oldugu gercegini degistirmiyor.
Bir seyler yapmak, uretmek gerek. Vasat bir yasam fikri beni depresyonlara gark ediyor.
bir akdenizlilik isareti olarak gunes gorunce calismama istegi.
bir seyler yazmaya basladim bir kenarda, bakalim sonu gelecek mi bir boka benzeyecek mi? Yazmak da uretmek degil mi en azindan?
makale yazmayi saymiyoruz ama, nedense ona gelince useniyoruz. Canina yandigimin otomatize bilimi....

1 Mart 2013 Cuma

Hayati götünden anlayanlar kumpanyasi

Blog yazarken göt bok demenin dayanilmaz hafifligi.
Dün burada doktora yapan Türk arkadaslarimdan birinin grubuyla bir konseri vardi (konser degil de gig diyelim biz ona, canli performansi vardi özetle)
kendileri soyle de bir grup,  http://callmeheike.wordpress.com/
Bence güzel müzik yapıyorlar, gerçi sonrasında almanca dersim olduğundan ara verdiklerinde kaçtık.
Benim arkadasim orada gitar çalıyor, bir de onlarla samimi olan baska bir iki doktora öğrencisi arkadaşı gördüm, benim durumuma göre cok daha relax insanlar, süpervizörleri çok hırslı degil, onlar da rahat. Bir düsündüm söyle, yani kendini cok sıkmadan da rahat hayat yaşanıyor bak diye, birimiz bir yerlerde yanlis yapiyoruz ama kim? Sonra da düsündüm, ben onun konumunda olsaydım bile bu kadar rahat olacak miydim? Hic sanmiyorum. Rahatsiz bir insanim ben, kimse beni bir seyler icin zorlamazsa kendimi zorlayip mutsuz oluyorum, icimden hic calismak gelmese de eve gitmek yerine vicdan azabıyla ofiste oturup calismiyorum, canimin istedigi gibi internette gezemeden, kacak kacak iki tab acip 5 dakikada bir o tablara bir önümdeki makaleye bakiyorum. Sonucta her sey pic olmus oluyor mu? Evet.
almanca kursunda Brezilyali bir arkadasim var ( burada ne cok Brezilyali var, ya da ben ne cok Brezilyali taniyorum, onu düsündüm bir an, Brezilyalilar sicak insanlar oldugundan herkesle tanisip kaynasiyor olmalarindan da olabilir tabii, gerci  o mantikta en cok Iranli arkadasim var sanirim, feysbuk bana Farsca sayfalar önerip duruyor paso bir süredir, layk etmem icin), o hatunla beraber almanca hocasina misal trafigin kaotik olabilecegini falan anlatmaya calisiyoruz, tabii ki alman kaostan ne anlar tadinda genelde sonunda birbirimize bakip gülüyoruz.
Isiriklar ve osuruklarla dolu cilginli kedilerimiz sonunda mutlu gibi, disari cikabiliyorlar cünkü. Yani ben ev göt kadar  oldugu icin mutsuz olurlar sanmistim ama, rahatlari iyi, hepsinin ayri ayri yatabilecegi köseler oldugu sürece her sey ok. Salak mofu, kendisine verdigimiz ve sevdigi tüylü fare gbi oyuncagi agzinda oraya buraya tasiyip duruyor, dün en son gördügümde su kabina sokmustu oyuncagi, cikardi, bir kac kere daha sokup cikardi. Artik yikamaya mi calisti ne yaptiysa.  Manyak kedi olmak da zor ya, neyse.
Insanlar ayy kediler ne tatliii oldukca, caniniz kedi sevmek istiyorsa buyrun gelin diyorum, bence sokak hayvanlarinin hepsini öldürmemis olsalardi 'gelismis'  Avrupa'nin 'gelismis' insanlari böylesine yalniz olmayabilirdi, sarilacak bir seyler olurdu sokakta. Kedi sevme servisi acacagim bu gidisle Tübingen'de o olacak.

neyse, laba gitmem gerek benim, çok bile gec kaldim. Gezmek lazim bir de. bir de günes görmek. öyle iste. Bir de rahat insan olmak gerek, rahat olunarak da burada phd bitiren insanlar var, gitar calip gezip eglenerek bitirilen phdler de. amaan. insanin yaptigi isin yeterli olduguna kendini inandiramamasi da zor is.

14 Şubat 2013 Perşembe

Radyo eksen sevgililer gunu seysi

Hava gunesli ama soguk be okur, yani zaten arada Turkiyeye gidip Bleda ve kedilerle dondugumuzden beri kar pek durmadi (evet, Bleda ve kedilerin tamami burda, 2+3'luk ailemiz sonunda bir arada, ikeadan almamiz gereken esyalari falan da alip monte ettik, yerlestik anlayacagin).
Diyecegim o ki, bugun sevgililer gunuyse ve ben anca aksam 10 gibi evde olabileceksem, canim sikilmissa ugrastigim datalar yuzunden ve eksende gelmis gecmis  en iyi ask sarkisi secilmis 100 sarki tadinda bir liste varsa dinlerim ben onu. 1 numarada da pearl jam varsa hele, ki araya bol bol eksenli sevdigimiz sarkilardan serpistirilmisse, misal morrissey dinlemissek bol bol, guzeldir be.
Pearl Jam dinlerken bir kez daha dusundum de, yasarim ki lan ben Seattle'da. Muzigi yeter, soguksa bura da soguk, boktan alman teknosundan baska da etnik gutnik seyler bulunabiliyor anca. bir alman koyunde can sikintisi adinda roman yazicam bu phdmin sonunda, tez niyetine muhtemelen.
yani demem o ki, bugun misal MIT'de falan calisan bir gruba baktim da, tembel bir insanim ben, insanlarin cvlerini inceledikce cikardigim biricik sonuc bu. Bitmek bilmeyen bir database indirme cabasi icindeyim sabahtan beri, karsilikli bakistigim datalardan da, anca daha cok deney yapmam gerektigi sonucuna vardim, scanner da bozuk, ben de makaleye yazacagim materials methods kismini listelemeye basladim, farkli makaleler icinde kaybodum zaten, uzun cumleler kurmaya usendim.
bitmek bilmeyen burun tikanikligi ve kasintisina gittigim doktor anlam cikaramayinca alerji olabilir dediydi, ben de antihistaminik icmeye basladiydim,3 gun hayata nefret kustum uyanamamaktan oturu, sonra aklima geldi, yarim yarim icsem ya ben bu boku diye,ulan sabah afyon patlamamasi ne bok bi durummus arkadas, her gun cinnet getirmedigine sukreder valla insan.
aman neyse iste, bir researcher olma isinin en iyi yaptigim kismina doneyim ben, gideyim de otomattan ir crappy kahve daha iceyim,  daha sikici bir almanca dersi beni bekler.

19 Ocak 2013 Cumartesi

Özenle saklanan damla sakizli Türk kahvesi, sen ne güzel bir seysin

Elimde damla sakizli turk kahvesi, kucakta kedi, fonda kardes türküler, hava biraz isinmis (-2 derece, oha cilginli sicak), sunu okumaya calisan ben: http://www.chomsky.info/talks/20121026.htm. Hayatimdan memnunum sanirsam, yataktan ciktim, biraz daha iyiyim yani- evde olmama ragmen yatakta degilim ohannes. Dün eczacinin verdigi burun damlasi ise yaradi galiba, ya da ben süper bir placebo insaniyim. patronumla bi kere de bunu tartismistik home remedies icin placebo onlar mehh moduna giriyordu, ben de önemli degil placebo mlacebo, ise ariyo iste onemli olan o degil mi, yani ictigim ihlamur mu iyilestirdi beni yoksa buna inanmam mi iyilestirdi hic onemli degil abi, ihlamur icince iyilesiyor muyum, evet. O yuzden genelde ben hasta olunca ihlamur iyi geliyor dersin misal, tibbi olarak ihlamur cok super faydali bir seydir demezsin. Ayrica placebonun kralini yasamis, evici sosyal deneylere alet olmus bir cocuktum ben, ablam bana ters takla ogretmeye calisirken (beden dersinde hep sictim, o yuzden de kendime guvenim bok gibiydi, ayni seyi bir yapsam 5 yapamiyordum misal),  kendime guvenim gelsin diye yan takla diye bir sey uydurmustu kicindan, bunu yapan ters taklayi da yapabiliyo diye, inanmistim da (harbi  ya cok salak bi cocukmusum, ya da ablama inanilmaz buyuk bi saflik icinde inaniyormusum, dusununce epey manupile etmisligi vardir bu safsalakligimi), isin komigi ise de yaramisti.
Bir de bugun sunu begendim ben: http://www.democracynow.org/2012/10/12/european_union_wins_nobel_peace_prize
tabii ki tariq ali olayin sacmaligini benden guzel iyi anlatmis :
"To give the prize to the European Community at a time, effectively, when economically it is promoting unemployment, creating real class divides in virtually every country in Europe, where it has led to enormous violence on the streets of Greece, because of the policies being pushed by the EU ... it’s a complete and utter joke."
(olay ve yazi yeni degil ama idare edin)
Sonra Bandistanin Hicbir seyin Sarkisini paylasmistim facebookta, Iranli arkadaslarimdan biri cevirsene biraz dedi, biraz cevirdim, daha ziyade sarkinin orijinalini gonderdim kiza, yani 5 dakikada Turkiye tarihini anlatamazdim bence.
yine bandistayla baslayip le xanimla ciktigim muzik yolculuguma kardes turkulerle devam ettim.
Bir de dün Hot fuzz izlemeye basladim, ben bu filmi niye daha önce izlememisim laaaan oldum, abi avrupada kalacaksam bir kez daha diyorum, öncelik ingiltere, olmadi kuzeyler diye. Neyse filmi bitireyim de oyle konusurum hakkinda. Filmi sabah kalkinca izleyecektim ama Fringe'in finalini izledim.
Disri cikip alisveris yapmak gerek, malum kutsal pazar, her yer kapali. Allam almanyanin en sevmedigim yani asiri gelenekci olmasi sanirsam. Biraz modernlesin, biraz disari acilin ya, bak kuzeylere, adamlar interneti yonetiyor yeri geliyor.
Dun grad schooldaki gerzekali memur kafali kariya cok sinir oldum ama salla. En nihayetinde adim grad schoolun sayfasinda artik, ben de artik resmi olarak ogrenci gozukuyorum. O degil de kayitli ogrencilerini milliyetleriyle yayinlayan (ad soyad fotograf milliyet tez konusu vb. seklinde) bi grad school burasi, yeminle almanya disinda bir yerde olsa ayrimcilik diye sabah aksam dava acarsin. boyle de komik, boyle de sacma iste. Birileri almanlara da politically correct olmayi ogretse ya, valla bak yabancilari sevmelerine falan gerek yok yani. Rol yapsalar hepimize yeter, gotumuze sokmayacagiz ulkelerini sonucta.

15 Ocak 2013 Salı

Süper 3lü

Biraz eski bi foto, gecen yil mayistan. ama paylasmak istedim. Benim süper 3lüm bu salak saskin patatesler. Biri yanimda, diger ikisini de bir kac haftaya getirecegiz bakalim.

14 Ocak 2013 Pazartesi

Kisa gunun kari

hava anlamsiz derecelerde soguk olsa da,
bugun kulagim daha az agridi (gerci kulagim agriyo diye hocamdan ayar yedim, herkes gibi sapka tak kafana cok basit degil mi diye, salagiz cunku akil edemiyoruz, insanlarin boktan bagisiklik sistemleri olamaz, herke kendisi gibi isvicre daglarinda buyuyup okkuz gibi bi bunyeye sahip olmali)
sunumum bitti sayilir artik, hoca ben yeterince gordum artik gelme gibisinden bir sey dedi
yolda giderken 5 bin kat sarindigimdan daha az usudum
facebookta bir arkadasin paylasimlariyla yeni bir brit cocuk kesfettim, britler muzik isini iyi biliyor, brit muzigi (pop olsun rock olsun) candir.  bkz
sonraa
bulgar bi kizla tanistim, komsu sayiliriz dedi, su cumleyi buralarda benden baska kuran insanlar gormek beni mutlu etti (kizla mutfakta tanistik, bizim katta baska bir doktora ogrencisiymis, biraz muhabbet ettik ayakustu, Plovdivliymis, ben burayi biliyom da Turkcesi neydi lan diye benim gibi error verenlere gelsin: Filibe)
sonraaa
ne bileyim ya unuttum


13 Ocak 2013 Pazar

steampunk denince akla Londra gelir

bugun masaustu resmimi degistirmek icin steampunk temalar bakarken steampunk denince akla ingiltere ve londra gelmesi kismina takildim bi, guzel seyler hepsi, sonra benim labimda birlikte calistigim insanlarin nasil da steampunk in ne oldugunu bilmedikleri, daha da kotusu imdb'yi onlara benim gostermis olmam gercegi geldi aklima.
dun Super8 izledim, imdb puani 7'nin ustunde diye. Bok gibi bir filmdi, acikcasi pek 7'nin ustunde puan alacak bir hali de yoktu bence. neyse, zamamn kaybi.
2 gündür evden cikmadim ve hasta olup bir sey yapmamak da batti. Hayir normalde de tembel bir insanim, hasta olup yatinca niye bu ekstra batiyor onu anlamiyorum.
Bugun H+ diye bir dizi buldum,  kisa, bir kac dakikalik webisodelardan olusuyor. Kendisi imdb puanindan fazlasini hakediyor bana kalirsa, belki de benim havalar ldugundan bana oyle gelmistir. Transhumanizm'den geliyor H+'si, iste teknolojik kiyamet sonrasi postapokaliptik bir dunyada geciyor, beni pek bir sardi, bugun simdiye kadar cikmis tum bolumleri izledim (48 webisode). Hayvan miyim, olabilir ama konumuz bu degil bence.
Salak bir sunumum var ona calisacaktim bugun, yeni basladim ve derhal sikildim kendisinden.  Ben bugun sunu farkettim ki bu diziyi izlerken, ben yine kod yazmak falan istiyorum (sacma sapan basini sonunu anlamadigim matlab skriptleri editlemek degil), teknolojiyle icice olmak ve tkenolojiyle biraz daha icice olabilecegim bir yerde calismak istiyorum. Misal birlikte calistigim insanlara transhumanizmden bahsedince o ne ile baslayip ay cok sacma ya da iyy bence korkunc gibi tepkiler vermesinler istiyorum, oldugum yerden memnunum aslinda ama birlikte calistigim insanlar simdiye kadar genel anlamda hayal kirikligi oldu benim acimdan, umarim daha vizyon sahibi insanlarla calisacagim ortamlar bulurum ileride. Sanirim sirf bu nedenlerle ve tekrar muhendisler arasina donmek icin BCI (brain computer interface) konusuna bulasabilirim, ama orada da doktorlarla ugrasmak var. Bir de dikkat ettiysen blog, computtional neuroscience demedim hic, cunku bence o muhendislikten cok matematikci falan isi. bir de bana fazla teorik geliyor genelde.  Yani soguga bir alissam, soguktan zevk almaya bir baslasam, kuzey avrupalar ve teknolojiler tadinda kosabilirim bence, hemyabancilara daha bi hosgorululer benim izlenimime gore. belki de dunyaya karsi kapali olmadiklarindandir.  internet- connecting people, di mi.
Hasta oldugumdan denedigim seyler seni bile guldurur valla, sarimsakli domatesli kokteylden tut da (sarimsak bkz dogal antibiyotik), sarapla agiz gargarasi yapmaya kadar. neyse, olacak olacak. Bugun biraz daha iyi hissediyorum. Hic degilse agzimi kapatabiliyorum, dislerimi sikamasam da.
sunumda ne anlatacagimi bilmedigim yerler var, ondan canim bu kadar sikkin. ugrasmak gerek.
Bir de yaptigim deneylerin bi kismini bir daha yapmam gerek, ona da canim sikildi. User responselarin bir kismini istedigim gibi analiz etmeye yetecek kadar data kaydetmemisim.
Eye tracking datalarini analiz etmem gerek ama daha once baskasinin skriptlerine bakip da kaybolmustum, anlamamistim. Poff, sanirim manuelini okusam iyi olacak. Bir de scanner bozuldu tum bunlarin ustune. amaan, bak yazarken usendim valla, hadi ben sunuma geri doneyim, iyi bir cocuk olursam belki kendimi kitap okuyarak odullendirebilirim sonra.

12 Ocak 2013 Cumartesi

Almanya: bir entegrasyon yöntemi olarak bitmek tükenmek bilmeyen kislar ya da ulan yine mi kar yagdi dün gece adli edebiyat eseri basliklari

Burasi bokum gibi soguk olabilir, benim 3 gündür kulagim agriyor olabilir, esasinda bu sene eylülden beri sürekli hasta oluyor olabilirim, üsümemek icin yatakta yasamaya baslamis da olabilirim ya da evde disari cikmak istememek de olabilir hissettigim boktanlik, ama keyfim yerinde be yine de. Ben yatakta uzanmis bilgisayar kurcaliyor/ dizi izliyor / örgü örüyorsam,  eksen güzel seyler caliyorsa, ben 2000 km öteden eski aliskanligima sadik kalarak cumartesi sabahi keyfi yapiyorsam müzik dinleyip kahve icerek ve Kanat Atkaya'nin hürriyetteki kosesini okuyarak (artik online olarak sadece, ama olsun), salak guru disari cikip gezip gelip yanimda yatiyorsa gurlaya gurlaya, 4 yil sonunda gercek bir ev kedisi kivamina girmisse, surekli yatakta birlikte takiliyorsak tum gun ve karsilikli gurluyorsak, yani bence mutluyum ya. Hem yiyecegimiz var ikimizin de, bugun disari cikmak zorunda da degilim, zaten bu kulakla su karda kista disari cikmam benim icin pek hayirli olmayabilir, gecen hafta Bleda geldi, biraz gezdik tozduk o yüzden bu haftasonu biraz parasizim, o yüzden eczaneye gidip ilac sormamin anlami yok zira almanya ilaclarin en pahali oldugu ulkelerden biri sanirim avrupada. olsun, guru bana gobegini bile sevdiriyor artik, o kadar samimiyiz kendisiyle. Bledaya bozuldu sanirim geldiginde, obur kediler geldiginde yine depresyona girer mi acaba?
onumuzdeki persembe tez komiteme bir sunum yapacagim, biraz heyecanliyim ve calismam gerekiyor. ama bugun degil, yarin calisiriz. Bugun gider kitabimi alir onu okurum simdi.
Bazen diyorum ki, keske biraz daha az gergin bir insan olsaydim, hayatta cok daha fazla eglenebilirdim.
Gecen cumartesi sabahi bledayi aradim, hadi bugun buraya gel dedim, ikna ettim ve geldi. Vizesi bir sure once cikmisti zaten, bu ay sonunda falan tasinacak buraya ama stres oluyordu acaba nasil bir yer modunda, ben de tasinmadan once gezmeye gelmesini istiyordum hep, sonunda basardik yani. Ilk izlenim, kucuk ama alisiriz oldu. Bana da iyi geldi tabii, sacma sapan gidip alisveris yaptigim marketleri falan gezdirdim, yani ustunde yuruyus yaptigim adayi, sehrin kucucuk sacma sokaklarini, elimden geldigince her seyi gezdirdim. 2 yili 3 gune sigdirmaya calismak sacma olmus olabilir tabii. Olsun, ben de boyle bir insanim iste.
Ben gideyim de kitabimi alayim.

3 Ocak 2013 Perşembe

Super (film olan)

Dun Super'i izledik (imdb linki suradan: http://www.imdb.com/title/tt1512235/ ) Bence guzel bir filmdi, kisaca karisi kendisini bir uyusturucu saticisi icin terkeden bir adam karisini geri 'almak' icin superkahraman olmaya karar veriyor.  Yani oyle amamn aman sanat eseri tadinda bir film degildi tabii ama iyi vakit gecirmelik bir filmdi.  Neyse bence filmin en etkileyici repligi, aslinda en kliseolanlardan biriydi, ki soyle:
I kind of think happiness is... overrated. People spend their whole lives chasing it, like it's the most important thing in the world. Happy people are kind of... arrogant.
(Bence mutluluk abartiliyor. Insanlar butun hayatlarini, sanki dunyadaki en onemli seymiscesine, onun pesinde harciyorlar. Mutlu insanlar aslinda biraz kendini begenmis)
Neyse, cok klise olabilir ama dedigim gibi ben sevdim. Bazen birilerinin bunu bana hatirlatmasi gerekiyor, bazen birilerinin bunu herkese hatirlatmasi gerekiyor aslinda.

Bir de cok sikildim ben bu aralar, poff.

1 Ocak 2013 Salı

Yeniyil yeniyil yeniyil yeniyil siizlereee kutlu olsun

I wish you a merry christm... pardon, o gecen haftaydi degil mi? (Almanya'da gecen 2. yilin sonuna yaklasirken kotu espri ustasi olmak)
Yeniyil kararlari mi? Tabii ki aldim, aam buraya yazmaya pek de niyetim yok. Yeniyila iki kere girdim ben, biri Turkiye saatiyle, biri Almanya saatiyle olmak uzere, bakiniz: bir yeniyil kutlama yöntemi olarak skype date.
Bugün calismaya niyetim vardi ama cok gec kalktim, ailemin bir yarisiyla skypeta konustum falan, sonrasinda zor geldi. Ben de televizyonun yerini degistirdim (evde kalinca kendine is cikaran insan modeli). Cunku guru ustune ciktigindan, dusurmesin diye yere koyuyordum TV'yi, TV sehpasinin ustune koyamiyordum,  buna cozum olarak da yeni bir TV sehpasi almayi dusunuyordum ama sanirim simdilik soruna cozum uretmis oldum ( o kadar cok sehpa dedim ki anlamini yitirdi sozcuk, poff)
Bleda gelsin, ikea evimizin her seyi moduna girecegiz tekrardan tabii, eve degil de esyalara sigmayan insan olacagiz cunku- ya da raflar dolaplar kutular tadinda 32.5 metrekare eve sigan insan modeli.
Uzun zaman  olmus TV acmayali , almanca bir film var TV'de, ne olduguna dair pek bir fikrim yok- Turkce olsa da pek olmazdi gerci, izlemiyor ve dinlemiyorum genelde, arkaplan sesi o.
Neyse, herkese super bir yil dilerim,  mutlu, saglikli,huzurlu, basarili vs vs. Whatever you like.  gideyim de kaloriferi acayim, usudum. Biraz mandalina yer, simpsons izlerim, o zamana kadar izlemek uzere ya da okumak uzere bir seyler bulurum belki. Hala tembel, hep tembelim, napalim.