30 Aralık 2009 Çarşamba

9988

Şaşkın ben, yönetmeliğe göre düşündüğümden erken mezun olabileceğimi keşfettim. Ben bu gazla başka bölümden gelip en erken mezun olan insan olurum :)
Bilgisayarımda 3 gündür koşan kodda bir adımı unuttuğumu keşfetmemle dünyam başıma yıkıldı. Mühendisin tembeli makbuldür, unutkanı değil.
Bu dönem geriye 1 proje teslimi, 3 final kaldı. Tabii tezle ilgili uğraşmalar ve yukarıda bahsi geçen program üzerine uğraşmalar da cabası. (ikisinin de cevabı Matlab'ı neden seviyoruz adlı şaheserim)
Yavaştan doktora araştırmalarına başladım.(Aslında daha hızlı da davranabilirim , zira son başvuru tarihi önemli bir şey)
Makale okumak ve 'acaba şöyle bir şey yapılmış mı' diye düşünmek dışında, "do androids dream of electric sheep?" okuyorum. Canım Philip K. Dick, cicim Philip K. Dick. Kitaplığımda en çok kitabı bulunan yazar kendisi.
Kendime dipnot: Mihrimah'ta sıcak şarap içme, sirke tadında.
Kendime dipnot 2: Sakızlı votka çirkin bişey(neden ve nasıl olduğu konusunda bir fikrim yok ama bir an tıraş losyonu içiyormuşum hissine kapıldım)
Şimdilik bu kadar, iyi yıllar efenim, şimdiden...

18 Aralık 2009 Cuma

9989

İnsan Genetiği dersine(hep geç kaldığından bu kez) erken giden ama dersin yarım saat geç başlayacağını öğrenen ben, MOBGAM'daki kahve otomatının bozuk olması üzerine Fen-Edebiyat fakültesine geçip kahve ihtiyacımı giderdim. B.'nin İngiltere'ye gitmesine 1 aydan az zaman kaldığından okulu bırakmasının üzerine sınıfta konuşabileceğim çok kişi kalmamış olmasına ek olarak benim almadığım bir dersin(benim haricimde hemen herkes alıyor) sınavı olması sonucu herkesin ders çalışmasıyla patates gibi oturmak yerine kitap okumaya başladım. Donna Haraway'in "Siborg Manifestosu"nu okumaya başlayan ben, hocanın elinde bir paket (100 g'lık) Nescafe Gold, içinde MacBook bulunan çantası ve diğer ıvır zıvırlarla sınıfa girmesine aldırmasam da sınıftan çıkıp odasına kahvesini hazırlamaya giderken "bilgisayarı kursana" demesiyle önce tamam diyip sonra "Efendim?" diye kalan kişiydim. Kurcalamasam ya çantasını diye kurdum kurmasına ama günün şebekinsanı olma sürecim burada bitmiyordu. Şöyle özetleyeyim, kardeşimle görüşebilmek için okulların sömestr tatili zamanını biliyorum diye "ay ne şekeeer" diye beni sevdi aynı zamanda tez danışmanım olan bu hoca :D
Anahtar kelimeler: insan genetiği, Siborg, Feminizm, MacBook,projeksiyon, kahve ve ben :D

12 Aralık 2009 Cumartesi

rüyalara reklam

her cumartesi gazete keyfi yapmamın en büyük sebeplerinden biri, hürriyet cumartesi ekindeki Kanat Atkaya yazılarıdır. Bu sabah rüyamda Kanat Atkaya ile karşılaştım. Nasıl bir bilinçaltıysa artık, bana bugünün Kanat Atkaya okuma günü olduğunu henüz uyanmadan hatırlattı. Ha Kanat Atkaya'yı rüyamdaki gibi bir kafede görsem tanır mıyım, orası şaibeli (potansiyel yüzkörü ben).

5 Aralık 2009 Cumartesi

zeynep tanbay dans projesi

Dün akşam Benura'nın kuyuya attığı taşa uyup Zeynep Tanbay Dans projesi'ni izledik. Benim gibi dans cahilleri için bkz. Dediğim gibi dans konusunda ahkam kesecek değilim ama oldukça hoş bir seyirlikti. Zevk aldım mı? Evet. Müziklerde Yann Tiersen duymak bile yeterdi :D

2 Aralık 2009 Çarşamba

9990

bunca yıldır boşuna demedim bende yüz tanıma körlüğü var diye, az önce yaptığım prosopagnosia testinde bir tarafımı yırtmama rağmen başarı oranım %55 çıktı. Gördüğüm yüzlerden sadece (yaklaşık) yarısını tutturabiliyorum yani :)
Neyse ben hazırlamakta olduğum sunumuma döneyim.
P.S.: O kadar üşengeç bir insanım ki, öğrendiklerimi unutmamak için ben bugün ne öğrendim konseptinde yazılar yazıyorum kafamdan, ama buraya aktarmak zor geliyor.

5 Kasım 2009 Perşembe

ondan bundan

sfk'nın mesajıyla ne kadar uzun zamandır yazmadığımı farkettim. Tembellik iyi bir mühendisin en önemli özelliğidir ya, iyi bir mühendis olamasak da güzel bir bahanemiz var işte :D
Benden özetler kısmına geçeyim hemen:
Aylar biraz daha iyi gidiyor, özellikle kasım ayının bana şans getirdiğini düşünmeye başladım ben.
Kediler 2 oldu, ikincisinin adı mofu. yaklaşık 3 haftadır falan bizimle. Kedilerle ilgili bir internet sitesinde ölecek aman çok yazık modunda bir mesaj gördüm. Gidip aldık, veterinere götürdük. Şimdi turp gibi. Yaklaşık 3 aylık bir dişi. Böyle bulaşık bir rengi var, her renk :) Hala çok zayıf ama çok oyuncu sıpa. Yani guru ne kadar asaletli bir prenses ise bu o kadar yüzsüz. Gelip kucağa yatıyor, sırnaşıyor. Her yere tırmanıyor. Perdenin ucunda sallandığını görmek çok komik oluyor :D Gurunun 3 katı kadar falan yemek yiyor. Bu sabah buzdolabının üstüne çıkmış, orada bir kap içinde kabuklu fındıklar var, aşağı fındık atıp oynuyordu. Fındığı bir şeylerin altına kaçırınca aynı işe baştan başlıyor, guru da bir kenarda durmuş bu salak napıyor be diye onun izliyordu.
Neyse evde durumlar böyle.
Geçen hafta İzmir'e gittim. İzmir'in orta yaş- orta sınıf teyze konseptini çok seviyorum ben. Muhabbetleri çok eğlenceli. 45 yaşında açıköğretimde tarım okumaya başlamış bir teyzeyle GDO'lar hakkında falan konuştuk. Bitirince yüksek lisans falan yapmak istediğini söyledi.
Bölümden muhabbetini çok sevdiğim bir arkadaş edindim. Bu da oldukça iyi geldi.
Kitap atölyelerimize yeniden başlıyoruz. İlgilenen olursa 22 Kasım'da Kürk Mantolu Madonna- Sabahattin Ali ile başlayacağız.
Elektrik mühendisliği yerine İstanbul'da tur rehberliği yapmasını istediğim arkadaşım Tuna bu ay içinde Türkiye'ye gelecek (Kendisi Katar'da çalışıyor da). Onunla 2 günlük bir gezi planımız var, ben diyeyim Balat, Kariye müzesi siz deyin Arkeoloji müzesi. Bu gezi de dışarıdan katılımlara açık :D
En son olarak asıl en keyiflisine gelelim. Dün Mustafa hocaya doktora başvurularına ne zaman başlayayım diye sordum. Sonra oturduk konuştuk. henüz hiçbir şey belli olmadığı için bir şey demeyeceğim ama uzun bir zaman sonra sadece olasılıklar sayesinde bile çok mutluyum:) Ben bu gazla bu dönem aldığım ve hiç anlamadığım dersleri de atlatırım :D Aslanım, kaplanım, yaparım. Hadi bu gazla kalkayım da "İnsan Genetiği" adındaki doktora dersime gideyim. Sonra orada öğrendiklerimin genetik algoritmalarda uygulanabilirliği üstüne düşünerek ve olasılık hesaplarında hocanın hesap makinesi işlevi görerek eğleneyim(hocanın bana sorduğu çarpma ve bölmeleri yaptıktan sonra en sonunda önümde hesap makinesi olmadığını farkedip sen onları kafadan mı yapıyordun diye şaşıran kızcağıza da buradan selam eylerim. İlkokul matematiği be valla fazlası değil. Ah biyologların matematik korkusu).

30 Eylül 2009 Çarşamba

my mind is playing tricks on me I am not as stable as I used to be*

bok gibi bir ayı geride bıraktık sayın seyirciler. Bokumla kavga eder durumdayım affedersiniz. Bundan sonrasının daha iyi olmasını umut ediyorum ama pek iyimser değilim, dersler başladı, zihnim çok yorgun ve kredi borcum (sanırım, maalesef) ertelenmedi.



p.s : Başlık Pain-Shut Your Mouth adlı parçadan alıntıdır...

bahtsız bedeviyi...

ne zaman alışverişe çıksam, en kısa sıraya geçsem bile en son ben çıkarım, önümde birinin sorunu olur. Bugün migrosta sırasız kasa buldum, POS cihazı bozuldu :)

5 Eylül 2009 Cumartesi

9991

çok feci canım sıkkındı, kafayı yemek üzereydim. Ne yapsam ne etsem diye dellenirken zibilyonuncu kez amelie izlemek geldi aklıma. İyi geldi mi? Evet, tabii ki .
Keyfim yerinde şu anda...

28 Ağustos 2009 Cuma

9992

neden bilmem ama, bu sabah keyfim pek bir yerinde. Ortada hiç bir sebep yokken keyifli olmayı seviyorum ben. Gerçi takıntılı olduğumdan sebep aramadan yapamıyorum ama olsun, yine de güzel.

10 Ağustos 2009 Pazartesi

kitap atölyem

şimdi hani ben Sartre'ın Özgürlüğün Yolları üçlemesini okuyacaktım ya, hani Akıl Çağı'nı daha önce okumuştum ama serinin diğer kitaplarını yakın bir zamanda okumak isteyince ilk kitabı hatırlamadığımdan tekrar okudum, işte o kitap bitti ama ben yine ikinci kitaba devam etmek yerine bir süre tembellik yapıp hiç bir şey okumadım, şimdi de başka şeyler okuyorum. Bugün şans eseri okurken yarım kalan ve arasında kalem bıraktığım bir küçük iskender kitabı gördüm kitaplığımda. Pek çok yerini çizmişim, bakınırken keyif aldım. Başk bir Küçük İskender kitabını n kurcalarken içinden iki eski sınavım çıktı :) Neyse demem o ki, sanırım ben sartre üçlemesini ardarda okuyamayacağım. Gaza gelmem gerekiyor. Gerçi gaza gelme potansiyelimi ders çalışmaya çalışmak için harcıyorum. Neyse, ben biraz Küçük İskender okuyayım. Kitabın içine tarih ve yer yazmamışım, kızdım kendime. Ama içinde arkasına yazı yazdığım bir alışveriş fişi buldum, tarih 3 mart 2007. Hadi bakalım.

28 Temmuz 2009 Salı

9994

geçen hafta istanbula döndüm. İstanbul'un tek sevdiğim yanı, İzmir'den serin olması. İzmir'in üstüne öyle iyi geliyor ki geceleri üşüyorum bile:)
Sanırım tez konumu seçerken "nasıl bir konu seçsem de kendimi maksimum düzeyde salak hissetsem" diye kasmışım. Daha bağışıklık sistemini okuyorum baştan, yüzümdeki "hıııııı" ifadelerinin ardı arkası kesilmiyor. Neyse canım, zevkli yine de. İstediğim bir şeylerle uğraşıyorum.
Bu arada lisansta yapılan bitirme ödevine /projesine tez diyenlere lafım, tez değil o, lisedeki dönem ödevi gibi, bildin mi? Akademik anlamda (neredeyse) hiç bir anlamı yok. geneldünyagörmüşlük101 ders notlarımıza ekleyelim bunu da, belki birine faydamız olur.
Ben B hücreleri ile T hücreleri arasındaki macerama geri döneyim. Bu arada bir kaç küçük programcık(!) planımız var, korkuyorum kod yazmayı unutucam diye :) Saçma işler peşindeyim efenim evet, ama bir işe girip çalışmaktansa yüksek lisans yapıp yurtdışına kaçmak ve biliminsanı olmak derdim. saçma işlerle hayatımı devam ettirebilirsem ne mutlu.
Bu yazıyı yıllarca aynı sıralarda okumamıza rağmen şu anda eline benden çok para geçiyor diye kendini üstün gören/ bana acır gözlerle bakan, işin komiği şu anki durumun benim tercihim olduğunu anlamayan arkadaşlarıma, niye böyle bir şey 'tercih' etmiş olacağını bir türlü kafası almayan tüm insanlığa hediye ediyorum.

21 Temmuz 2009 Salı

9995

bu arada bu kadar post girip yazmamak olmaz, geçen hafta deniz mevsimimi resmi olarak kuşadasında açmış bulunmaktayım. Bakalım yaz sonuna kadar neler ekleyeceğiz bu eğlenceye :)

ailenizin formatçısı

efenim bugün günümün bir kısmı kardeşimin bilgisayarına format atıp program yükleyerek(yani kardeşimin bilgisayarını adam ederek ), kalan kısmı da zamanında bendeki DVD bozuk çıktığından izleyemediğim coupling'in üç beş bölümünü izleyerek geçti.
Format atmakla uğraşmaktan nefret ediyorum. Üşengeç olmasaydım bu cümleyi onlarca kez yazardım şu anda.
Neyse sıcakta beynim eridi.Odanın kapı ve pencerelerini kapatıp klima açmaya bile üşeniyorum.
Kendime not : www.izmiriz.com

10 Temmuz 2009 Cuma

9997

biz birbirini sebze isimleriyle seven abuk bir aileyiz. Hepsinin kaynağı ablam. O yüzden 13 aylık yeğenimi "patates kafa, patates kafa..." şarkısıyla sevdiğimde kahkahalar atmış olması beni şaşırtmadı, 'bir gelenek devam ediyor' ya da 'lan abla, bu çocuğu da mı alıştırdın' gibi düşünceler içine soktu, gururlandırdı falan. Ha bu arada hiç birimiz patates kafa değiliz, zaten sebze isimlerinin amacı benzerlik değil, absurdluktur. Misal, patlıcanlı patates cipsi gibi sıfatlarla sevgimi göstermişliğim vardır(bence yine de çocuk severken mıncırmaktan daha iyi bir çözüm). Siz sevgili kedim Guru'ya taktığım isimleri düşünün artık :)

1 Temmuz 2009 Çarşamba

9998

istanbul'a döndüm, yaklaşık 9 gün önce. Taşınma işini bitirdim İzmir'de, ama sandaletlerim kayboldu. Sanırım ablam her şeyi atarken yanlışlıkla (!) benim sandaletlerimi de attı :)
İşin garibi aynısının 2 numara küçüğü kardeşimde var. onunkiler duruyor, benimkiler yok. Sadece benim sandaletim gitti zaten. İşin komiği, Twigy'den İpanema serisinden almıştım iki yıl önce bu sandaletleri. evimin karşısında bulunan twigy fabrika satış mağazasına gittim (Twigy merkez binası iki yan apartmanımda), bu modelin artık olmadığını söylediler, ben de bulduğum en sade modeli aldım yine. Pöff. Her şeyin en sadesini beğenirim, onu da üretmezler zaten bir süre sonra.
Guru bugün arka sağ patisini kesmiş. Sabah veterinere götürdüm. Nasıl kestiğini anlamadık ama oldukça derinmiş. Dikiş atmak yerine pansumanla iyileşmesinin daha iyi olduğunu söyledi veterinerimiz. Şimdi yatıyor Guru hanım, canı acıdığından hırçınlığı da üstünde.
Umarım en kısa sürede iyileşir.

22 Mart 2009 Pazar

Asturias*

Bir pazar sabahı evde herkes uyuyorken Asturias dinleyip kahve içerek gazete okumak gibisi yok desem... Aslında kendimi kandırıyor olurum. Dışarı çıkmak istiyorum ben. Gezmek istiyorum.Yeniköy'de sahilde kahve içip gazetemi okumak istiyorum. Ama yapacak çook iş var... O yüzden kendimi böyle avutuyorum.
Neyse zaten Asturias dinlerken tabii ki aklıma "Spanish Caravan" geldi, onu da dinledim. Sanırım günümüzün bir kısmına doors dinleyerek devam edeceğiz. Doors dinleyerek ve literatür taraması yapıp rapor hazırlayarak... Yeterince erken biterse bir de ders çalışarak ve araç sayarak...
Kitap okumak istiyorum ben...



*Asturias'ın diğer adı da Leyenda.

17 Mart 2009 Salı

chicago blues

Lastfmle uzun bir aradan sonra yeniden barıştık. Napayım, internetten radyo eksen dinleyememeye başladım bir kaç gündür.
Last fm'le blues günlerimize hoşgeldiniz. Chicago blues favori tarzım bu aralar. Tabii harmonica blues ve delta blues da dinlemekteyim.
Dün yeni bölümümde ilk sınavıma girdim. Oldukça kötü geçti. Moralim bozuldu tabii ama önümüzdeki maçlara bakıcaz artık. Nasıl olsa yüzde yirmilik bir sınavdı kendisi.
Bu aralar sevgili Tübitak projeciği için araba sayıyorum. Aslında şu anda ben saymıyorum, bulduğum bir programcık sayıyor ama o bir yerden sonra benim devreye girmem gerekecek. Kod-yazmayı-beceremeyen-isirganotu hallerindeyim yine. Neyse, o proje için yetiştirmem gereken bir rapor var, bugün ona başlayacağım sanırım. Yine literatür taramaları, ben, bilgisayarım, kahve gibi bir çoklu(dörtlü?) olacağız. Şu anda perşembe günü yapacağım bir sunumu hazırlamaktayım.
Haftaya sınavım, ondan sonraki hafta sunumum, ondan sonraki hafta sınavım var. Sonra umuyorum ki 1 hafta boışum. (Umuyorum çünkü o boş haftada 2 proje hazırlamam gerekecek) Sonraki iki hafta ise 1 sınavım, 3 sunumum var.
Yazarken içim karardı...
Bu arada bitmek bilmeyen bir PET projesi -sözde- devam etmekte. Kendisiyle hiç ilgilenemediğimden :)

Bööyle iç karartıcı bir listeden sonra neler yaptığıma gelelim. Blues dinleyip Dostoyevski(şu anda Netoçka Nezvanova) okuyorum. Bol bol dizi izliyorum. Uzun bir aradan sonra yeniden dışarı çıkmaya başladım. Dün Bleda'yla İstanbulun yarısını gezmece oynadık yine. Eminönü'nde dolaştık biraz. Bir kez daha yerebatan sarnıcını gezdim. Beyazıt'taki sahaflarda kitap arayıp bulamadık.(sanırım bir servet verip satın almam gerekmekte kendisini). Ziraat Bankası'nın Beyazıt şubesine uğradık öğrenim kredisi için, sırayı görüp vazgeçtik. Çemberlitaş'tan Eminönü'ne yürüdük yine. Yolda El Torito'da yemek molası verdik. El Torito'ya dair en sevdiğim şey corn cake. Bir paket corn cake aldık ve bu sabah Guru da benimle birlikte corn cake yedi. Aslında Guru yediğim her şeyden bir parça tadıyor. Böyle bir alışkanlığı var kendisinin. Bir parça kurabiye yedi geçen gün. Sadece benim yediklerimin tadına bakıyor gerçi, Bledanın yediklerine sulanmıyor hiç. Ona olan sevgisini kafasını yalayarak gösteriyor daha ziyade. Beni de yalamayı denedi ama saçlarım fazla uzun geldi. Üstüme aldığım battaniyenin altına girip bacaklarıma yaslanarak uyumayı seviyor kendisi.
Yaklaşık 10 gün önce kısırlaştırıldı ve o gün bugündür tekrar mutlu bir kedi oldu. Ben de huzur doldum, geceleri uyuyabilmeye başladım.
Böyle işte. Ben technetium generator konulu sunumumu hazırlamaya döneyim.

15 Mart 2009 Pazar

kaldırım serçesi

Edith piaf dinlerken aklıma geldi de , sanırım izlediğim en iyi filmlerden biriydi kaldırım serçesi...

15 Şubat 2009 Pazar

haberler...

Uzun zaman olmuş yazmayalı. Bu arada neler yaptım kısaca anlatayım.
Öncelikle (sonunda) mezun oldum. Mesleğini yapmaya pek niyeti olmayan bir bilgisayar mühendisiyim de diyebilirim tabii. Sonunda bitti yani :)
Sonra da "Moleküler biyoloji,genetik ve biyoteknoloji" programında yüksek lisansa başladım. Bilimsel hazırlık okutulmadığından, hayatımda hiç görmediğim derslerin "advanced" sıfatı almış olanlarıyla uğraşırken buldum kendimi. Gerçi henüz iki hafta oldu dersler başlayalı, bakalım zaman ne gösterir(Çok kaderci bir yaklaşım olmuş, oysa hiç hoşlanmam ben kaderci yaklaşımdan.Sadece tembellik benimkisi, açıklamaya üşenmek düşündüklerini).
Son iki haftamı da insanların ne işin var burada sorularını yanıtlayarak geçirdim.
Bir de Ulaştırma Mühendisliğine ait bir Tübitak projesinde çalışmaya başladım. Evet, yükseğe kaydımı yaptırdıktan bir gün sonra Tübitak bursiyeri oldum :)
Moleküler biyoloji ve Genetik dersleri yanında Biyomedikal Mühendisliği bölümünden bir ders alıyorum.
Okul dışında pek bir şey yapmıyorum yani bu aralar. Bol bol dizi izliyorum, dışarı çıkmadığım için sıkıldım bir de... Hava da bozdu zaten. Püff...
Bu arada 3 günlüğüne de olsa İzmir'e kaçabildim. İyi geldi tabii.
Şu anda can sıkıntısından periyodik olarak miyavlayarak evi turlayan kedimin klavyemin üzerinden bir daha geçmesini beklemeden bu yazıyı bitirmeye karar verdim. Zaten çok başım ağrıyor.
Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle efenim.