13 Nisan 2020 Pazartesi

Le Karantina

 Evde otururken canımın sıkılmamasını geçtim, normalden daha çok eğleniyorum bile. Sanırsın hayatım boyunca bu anı beklemişim gibi. Kafamın içindeki ses, ' hahayy, sen ki yıllardır depresyonla ve anksiyeteyle boğuşmuşsun, bu da ne ki! Hazırlıklısın. Üstelik bu sefer herkes aynı durumda, şimdi onlar düşünsün.' diyor ara sıra; ya bi git iç ses, mal olma diyorum ben de. Böyle yuvarlanıp gidiyoruz. Canım terapistim, iyi ki bir yıldır kafamın içindeki iç sesle baş etmeyi bu kadar güzel provalıyoruz.

Şaka bir yana iyiyim ben. Aşağıda görüldüğü üzere ilkokul 3 seviyesindeki becerilerimle yeniden resim yapmaya başladım. İnanmazsın, ilkokul 3 seviyesinde olup olmamayı bile pek umursamıyorum artık, Marie Kondo prensiplerini fiziksel eşyalardan çıkarıp hayatımın diğer alanlarına da uygulamaya başladım. Bu bana keyif veriyor mu? Cevabın bu kadar basit olması çok yardımcı oluyor.

Glutensiz ekmeğimin mayasını tutturmayı becerdim sonunda.  Daha ne olsun! Hamurişi pişirmeyi becermek ne kadar da zen, ne kadar da farkındalık ve sabır isteyen bir şeymiş onu (büyük ihtimalle bilmemkaçıncı kez) keşfettim. Tarife son adımına kadar uyabilecek sabır ve sakinlik, üstüne kimyanın işe koyulması için gereken süreyi tanıyacak kadar sabırlı olurken diğer yandan kontrol etme ihtiyacını bastırabilmek, ya da farkındalık sayesinde o kontrol manyaklığını bile unutuvermek! İşte alın size 'sihir'.  Altı üstü bir ekmek yapmışsın, bu kadar felsefe niye diyorsan ey okur. belli ki beni pek tanıyamamışsın. Dışarıdan yeterince ilginç girdi olmayınca içeriden üretmeye başlıyor bu kafa. Kitaplar, filmler, yeni şeyler öğrenmeler de bir yere kadar...

Yapılacak daha o kadar çok şey var ki kafamda, bir süre daha sıkılmam gibi. Bahçeyi yaza hazırlamak var mesela. Ayrıca sonunda dikiş makinesi aldım, kafamda projeler var. Bir sürü kitap var okunacak / dinlenecek. Hobi olarak üstünde çalıştığım araştırma projem var. Dışarı çıkmak istesem bisiklet var. Birlikte spor yaptığım bir grup, yoga yaptığım bir başka grup var. Haftalık organik meyve-sebze kolisi gönderen bir servise üye oldum, yemek pişirmek için bahanem var. Yoğurt yapmaya başladım. Kediler var, konu mankeni olarak günüme eğlence katan.  Gerekli malzemeleri alıp bir kenara koyup yapmaya bir türlü başlayamadığım hobiler var sonra, ki o liste epey uzun olabilir, çaktırma!

Ama  yolculuk yapmayı ve doğada olmayı, yürüyüşe çıkmayı özledim. Kafamda öncelikler netlik kazanmaya başlıyor bu süreçte. Bakalım her şey bitince karşılaşacağımız yeni bizleri sevecek miyiz?

Le Resim

3 yorum:

Kanatlı Kedi dedi ki...

Hamurişi konusunun hafiften bi sihir, simya , kimya, sabır filan içerdiğine kesinlikle inanıyorum, hatta bu bi inanç değil, bi doğru.Öbür türlü olsaydı kek yapan herkes ilk denemesinde mayalı şeyleri de yapabilirdi fekat lakin öyle olmuyor, bi deneyim gerekiyor. Hemen de kanıtladım bence evet:) Hoşgeldin, resmini de sevdim, rengarenk bi şey nasıl kötü olabilir ki zaten:)

Kanatlı Kedi dedi ki...

Ayrıca Mari Kondoculuk hayatın her alanına yayılabilir bence, hiç sıkıntı yok:)

ısırganotu dedi ki...

Ben bloggerín arayuzunu unuttugumdan yorumlari yeni gordum. Evet evet, bence de kesinlikle bi simyacilik, bi zanaat var isin icinde. Ben zaten canimin cektigi seylerin glutensiz versiyonlarini her zaman bulamadigimdan kendi gozumde surumden kazaniyorum, olmasa da oluyor mecburen (Berlin'de pogaca bulunuyor ama glutensiz hamurisi satan Turk firini henuz yok).