13 Mart 2011 Pazar

Tübingen'den notlar vol.1

geldiğimden beri kampüsten sadece banka kartı çıkarmaya falan çıktığımdan, biraz gerçek insan yüzü görürüm belki diye dün dışarı çıkıp kasabaya inmeye karar verdim. Madem hava çok güzel ve madem burası küçücük bir yer (ve madem otobüse her bindiğimde henüz öğrenci kartım olmadığından yaklaşık 4.5 TL para veriyorum), yürüyerek ineyim bari dedim. Zombie mi yapacaksınız diyen amcaya selam eylerim, kendimi bir anda Shaun of the Dead'in giriş sahnelerinden birinde hissettim. Kasabanın sınırında yer aldığımızdan mıdır nedir, sokaklar öyle boş öyle boş ki, zombie outbreak olsa anlamam yani. Sadece arada bahçelerini sulayan 100 yaşında teyzeler gördüm, ki bu daha da vahimleştiriyor durumu. Neyse, zaten burada zombie outbreak geyiği yapabileceğim de kimse yok, zira bildiğin nerd of the lab konumundayım. Walking dead falan izleyin bi ya. Niye bu kadar sıkılıyorsunuz ki, internet var diyorum boş bakıyorlar. Lan Portal 2 çıkacak dedim bugün birine, demez olaydım. Orange box dedim kimbilir kafasında nasıl sürrealistik dünyalar aktı, alman olmak zor tabe. Neyse, kasabada biraz insan vardı, en kalabalık yer de bir dönerciydi, sokağa taşmışlar o kadar yani :) Hayır zaten anlamıyorum ki, 3-5 mekan var onlarda insanlar sokaklara taşıyorlar yiyecek- içecek almak için, ama şehrin kalanı boş. Zaten pazarları her yer kapalı. Labda radyo eksen dinleyip makale okuyorum şimdilik, yani hayatımda değişen çok bir şey yok aslında. Tost makinesi ve kettle olan bir mutfağı olan bir evde oda bulmayı becerirsem tamamdır, zaten ROLL posterimi getirdim yanımda, duvara da onu ascam. "O adam ki hareket memuru, ikamete memur edilir mi hiç?" yazacak kocaman, ben de her seferinde Can Yücel'in kulaklarını çınlatıp (ölmüş adamın kulaklarını çınlatmak?) gülcem. Neyse ben biraz makale okuyup biraz dizi izleyip biraz da NFS oynayayım bari. Şimdi Bleda sen önce portal 1'i bitir diyecek bana :)

Hiç yorum yok: