17 Mayıs 2010 Pazartesi

A series of unfortunate events

Taşındım. Hani her şey iyi gidiyor demiştim ya, dün İ.k.e.a.'da yediğim İsveç köftelerden (ya da üzerine bol miktarda aldığım sostan) zehirlendim galiba. Kaldırıma kusan ben, böylece acaip sinir olduğu bir eylemi daha gerçekleştirmiş oldum. Telefonda konuşurken kusmaya başladım desem sanırım durumun ne kadar kötü olduğunu anlatmış olurum.
Evimde internet olmamasından dolayı bu gece çok sıkılacağıma eminim sanki. Bir ara gidip internetimi de açtırayım. Hayır midem bu kadar kötü olmasa kendi başıma bir house warming yapıp köprüye karşı içmek istiyordum ama napalım.
Bir de salak emlakçıyla tartıştık biraz, kavga etmeden anahtarı verip kontratımı almak istiyorum. bir de bugün passiflora içmedim, hani benim passifloram?
Param bitmiş farkında değilim, ona da ayrı sinir oldum. Yeni evin doğalgazını açtırmadım daha, kettle'da su ısıtıp öyle duş alıyorum. Eski evin internetini kapattırdım ama doğalgaz ve elektrik duruyor, one step at a time değil mi? Hepsi hallolacak, sakin.
Güzel müzikler dinliyorum neyse ki, bir de bugün tez danışmanımdan yine azar işitecektim ama yanına gitmemek için sebebim oldu :)
Oldukça halsizim, hala pek bir şey yiyemiyorum. Bir yerlerde düşüp bayılmadan bugünü (ya da bu halsizliği) atlatırsam çok mutlu oluciim.
Beckett sergisi çok kötüydü bu arada, salak ben neler beklediysem artık. Sadece wikipedia'da bile bulunabilecek bilgiler içeren afişlerden oluşuyordu.
Böyle işte, dün cep telefonumu modem olarak kullanabileceğimi öğrendiğimde sevindim ama altyazı indirmek için 18 liralık kontor harcamak koydu açıkçası. Puff...

Hiç yorum yok: