31 Mayıs 2013 Cuma

vegan kozmetiklerle deneyimim

Burada vegan ve organik (bu lafa da gicik oluyorum ama yapacak bir sey yok) ürünler kolay erisilebilir ve fiyat araligi da oldukca genis, her bütceye uygun ürünler bulunuyor. Ben de bütcemi cok sarsmadan farkli ürünler deneyerek vegan ama ayni zamanda her boka alerjik ve problemli cildime uygun ürünler bulmaya calisiyorum.
Body shop ürünlerini severdim ama simdi mümkün oldugunca uzak duruyorum. 
Burada dm diye bir kozmetik ürünler satan magazalar zinciri var, onlarin kendi market markalarindan alverde'yi deneyerek basladim, fiyatlari gercekten cok uygun (bir yüz kremi 3 euro civarinda mesela). Ama üzülerek söylemeliyim ki ciltbakim ürünleriyle ben pek anlasamadim. Roll-onlari cok fenal degil, el kremleri de fena degil.  Sampuanlari idare eder ama istedigim hissi vermiyor, sensitive vücut losyonu gercekten kokusuz katkisiz, güzeldi.  Sac kremini begenmedim. 
Dus jeli yerine mümkün oldugunca kati sabun kullanmaya calisiyorum, alverde'nin kati sabunlarini seviyorum, fiyati uygun ve güzel kokuyor. 
Ben de yüz bakim ürünlerinde fiyat araligindaki bir üstteki ürünü denemeye karar verdim. Markanin adi Lavera. Yüz yikama jeli, temizleme tonigi ve nemlendiricisini kullaniyorum. Ayrica el kremini kullaniyorum, oldukca memnunum. 
Bir baska kozmetik ürünler satan magazalar zinciri olan müllerin kendi markasindan vücut losyonu ve spreyi aldim bakalim onlar nasil cikacak, simdilik memnunum.
Lavera'nin da fiyatlari cok yüksek degil (her bir yüz bakim ürünü yanlis hatirlamiyorsam 7 euro falan civarinda). Ayrica pek cok makyaj malzemesi var, tamamen vegan ve organik ve dolayisiyla cruelty-free. Fiyatlari da uygun, ayrica benim gibi yüzündeki kasintilardan dolayi  makyaj yapamayanlar icin de birebir, göz kalemleri hassas gözlere uygunmus ve gözlerde kasinti yapmiyormus.
Hadi bakalim.

26 Mayıs 2013 Pazar

yine iki film birden

Bleda Istanbul'da. Gittigi gün evi temizledim, bulasiklari falan yikadim ve ertesi gün de spora basladim :) Ev cok düzenli temiz, birikmis camasirlari yikiyorum paso, düzenli olarak yemek yapiyorum ve spor yapiyorum (bugün üsendim ama haftada 1 gün off gün, onu bugün kullanmis olurum).  Farkli vegan kozmetik markalari kesfettim dün. o güzeldi misal. Makaleye abandim, sanirim bu hafta ilk taslagi bitirecegim.  Courserada bir kac ders aldim, onlarla ilgilenmem gerek, bak yine haftasonu yetmedi :)
Arada kitap okuyor ve film izliyorum.
Gecen persembe günü Warm Bodies izledim.  Internetlere düstügünü H.dan ögrendim gecenlerde, ben de firsat bu firsattir diye izledim. Izlerken acaba Bleda da izlemek ister miydi diye sucluluk duydum ama sonradan ilgilenmedigini farekdince icim rahatladi :) Zombi filmlerine olan istahimla izledigim bu filmi begendim, degisik bir bakis acisiydi, bir zombinin bir insani saldiridan kurtararak ona asik olmasini eglenceli bir sekilde anlatiyor. Bir de zombinin icsesinden dinliyoruz olaylari, bence filmin olayi oydu. Eglenceli ve alayci bir ic sesti kendisi.
Spoiler vermeyelim, ama izlemeye deger bir film bence.
Bugün de yine eski olsun bizim olsun romantik komedi olsun tadina sardim, As good as it gets (Benden bu kadar) izledim. Evet bu filmi izlememistim :) Filmi izlemeyen bir tek kisi falan oldugumdan hakkinda pek de bir sey yazasim yok ama ben iyi vakit gecirdim. Zaten 90li yillarin romantik komedilerini seviyorum, ergenken kuzenimle her haftasonu sinemaya gittigimizden olabilir tabii bu.
Simdi bir makale okusam cok güzel olabilir ama saat de 11 oldu, kitap okuyup uyusam daha mantikli. Haftasonu calisayim diyordum ve calismadim diye sucluluk hissediyorum, hemen her haftasonu olan bir sey bu gerci.
Disarisi soguk ve ben kalorifer acip yatiyorum, yani böyle Türkiye 30 derece falan ve insanlar denize gidiyor ya, o acidan dedim. Kiymetini bilin lan. Gerci cok calismam gerektiginde havanin soguk olmasi pek koymuyor. Ben nasilsa boktan ofise tikili kalacagim diye düsünüyorum, Bir de su makalenin taslagini bitirebilirsem, o Adobe Illustrator ile olan maceram beni cildirtmazsa falan, yazayapacagim deneylerin hazirligini yapabilirim. Bir yazda 3 deney biter mi? biterse de benim tez de biter (umarim) :)

bir baska film seysi: Garden State

Bu filmi Benura tavsiye etmisti, uzun zaman izlenecekler listemde beklettikten sonra gecen haftasonu izledim.
Öncelikle söylemeliyim ki, Zach Braff i pek cekici buldugum ve kendisine pek sempati duydugum söylenemez. Ama bu filmi gercekten begendim. Müzikleri benim havalardi, en büyük artisi müzikleriydi filmin. Ikincisi de Natalie Portman'in oynadigi karakteri begendim ben, bence filmin ana karakterinden daha ilgi cekiciydi. Özetle 7.6 olan imdb puanini bence haketmis, güzel bir filmdi.
Filmin linki surada: http://www.imdb.com/title/tt0333766/
Konusu da oyuncu olan genc ve sorunlu bir adam (Zach Braff),  annesinin ölümü üzerine dogup büyüdügü kasabaya döner. Ve olaylar gelisir, orada Natalie Portman'In karakteriyle tanisir, falan.

bir günde paris ya da paris'te bir gün

Madem uzun zamandir biriktirdigim seyleri yazmadim, hepsini yine yazmak istedigim gibi ayri ayri yazayim.
Efenim olay su ki, Bleda 1 ayligina falan Istanbul'a gitti, o yüzden o gitmeden önce bir cilgin proje de ben patlatayim dedim, aslina bakarsaniz 3 gün kala cok ucuza bilet bulmus olmamin etkisi tabii ki sonsuz. Bir sali günü o kursu ekti, ben isten izin aldim ve günübirligine Paris'e gittik (bu da buraya yazdigim en gögüsüz seylerden biri olsun böyle,  napalim Avrupa'nin ortasinda oturmanin görgüsüzlügü olsun bu da).
Özetle,  Paris pek cok konuda overrated ama laaan kimse Paris cokk güzaaal derken binalarin ne kadar güzel korunmus oldugundan, mimarisinden falan bahsetmemisti bize?
Bir de özellikle o ismini hatirlayamadigim, Sanzelie'nin bir üst caddesi olan cadde, bize Tesvikiye/Nisantasi ya da Bagdat caddesi taraflarini hatirlatti.
Adim basi sinema var, biz bunu cok sevdik.
Bleda dedi ki, simdiye kadar gördügüm en güzel sehirdi.
Büyüksehir özlemisiz biz.
Disaridan görmek istedigimiz her yeri gördük sanirim, Bir gün de o kadar az süre degil yani. Gerci müzelerin hicbirine girmedik, o baslibasina bir gezi konusu olur sanirim.
Her yere yürüyerek ulastik, o  acidan da süperdi. Paris'te toplam 11 saat gecirdik.
lmanlastigimizin kaniti olarak, uzun süredir yaptigim gibi yine sirt cantalarimizda yiyecek icecek tasidik, Orada 1 kahve disinda hic yiyecek icecek almadik. Yalniz cok yiyecek götürmüsüz, bi kismini geri getirdik ve haliyle cok yük tasimis olduk.
Bütün gün iki kisi sadece 28 euro harcadik- buna eyfele cikis, kardesime aldigim ufak hediyelik cüzdan ve kartpostallar dahil, hatta dilencinin birinin bir sekilde bizden düdükledigi 5 euro da dahil.
Eyfel'in 2. katina ciktik, bir kac yerde son katla ikinci kat arasinda cok bir manzara farki yok diye okudum, zaten ikinci kata kadar merdivenden ciktik, gerisi icin de sira beklemek zor geldi, onun yerine önündeki cimenlerde piknik yaptik, aksam yemegimizi yedik.
Kahvaltimizi da Notre Dame'in bahcesinde piknik yaparak yemistik. Ögle yemegimizi de ismini unuttugum güzel bir parkta yedik- o meshur -bahce-lerden birinde.
Eglendik, ve büyük sehir özlemimizi görüp üzüldük de biraz. Bleda laan beni buraya getirdin Tübingen'i sevmiyorum artik dedi :) Hatta Paris'te is bakabilirsin izin veriyorum dedi, ama ben sahsen Paris'te 1 yil falan gecirmek isterim sanirim, öyle kisa bir kontratla gidilebilir belki. Benim aklimda UKler amerikalar iskandinavlar var gerci, bakalim.
elele tutusan öpüsen koklasan, parkta yiyisen bir sürü cift gördük, bunlardan almanyada pek de görmedigimizi farkettik. Tekrar diyorum, almanya en az türkiye kadar konservatif bir yer. Bir kez daha anlamis olduk bunu, ben hic sokakta cok acikca cift oldugunu belli eden escinsel görmüyoum diye sasirmistim ilk geldigimde, escinseli gectim hetero ciftler bile ancak cocuklari varsa - ki en az 3 cocuk politikasi burada son hiz, cocuklarin arasinda da maksimum 2 yas olacak ki o damizlik olarak görev bulan kadinlar islerinin hakkini versinler, ne de olsa üstün irk, falan- o zaman ksin bunlar cift diyebiliyor insan sanki.
Darisi baska baska büyük sehirler gezmenin basina.
Trende dönerken Kanadali bir ciftle ayni kompartimani paylastik,  lisansi bitirmisler ve 3 hafta  arada zamanlari varmis, avrupayi gezmeye gelmisler. Bir gün biz de böyle seyler yapabilecek miyiz? Ne lisansi, ne masteri bitirdigimde kafami kasiyacak vaktim olmadi benim, hatta milelt kutlar falan, ben lanet olsun bu da bitti sonunda modundaydim. Gerci o genel hayatla olan kavgamdan kaynaklaniyor olabilir. Neyse, belki doktoradan sonra olur böyle bir rahatlama hisleri.




yine cok oldu yazmayali, tembellik de bir yere kadar. Ya da bir film bahsetmesi: Wargames

ay ne uzun oldu yine yazmayali, pek cok da sey birikti yazacak. Ne zamandir girip yazacagim diyorum da üseniyorum, isim cikiyor, unutuyorum vs.
Haftasonlari film izleme ve izlediklerimizi buraya not alma trendimiz devam:  13 Mayis pazar sabahi bir pazar sabahi sinemasi edasinda wargames izledim.  Hatta o kadar üsengec bir pazar sabahi modundaydim ki, kendisini Türkce dublajla izledim, evet yaptim bunu. Valla cocuklugumdaki pazar sabahlarini hatirlatti bana, zaten filmin sunduklari da bir pazar sabahi keyfi sinemasindan öte degil bence, isabetli oldu. Yani konu cok sig gelisiyor ve bitiyor, tamam o dönemde teknoloji icin harcadiklari para falan olay olmus da, ee yani?
Neyse, ondan önceki cumartesi günü Bledanin bütün almanca kursu arkadaslarini bize grill partisine cagirdik- bak mangal diyemiyorum,  terasimiz olmasina ragmen apartman kurallarina göre yasak cünkü ates yakmak, bizimkisi elektrikli grill. Güzel de oldu, 32 metrekare eve 12 kisi de sigdik, bir sekilde bizim evde herkesi oturtmaya yetecek masa sandalye de cikti, en güzeli boku cikmadan altindan kalktik, aferin bize.
Tekrar diyorum non-scientist insanlarla takilmak mükemmel bir duygu bence, evet.

9 Mayıs 2013 Perşembe

Bir haftadir yazilmayi beklenen bir film bahsetmesi: Technotise: Edit & I ya da kendi kendine film festivali

Gecen pazar internetlerde kaybolmusken ve deadline yaklastigi icin procrastination sebebi ararken buldum bu filmi. Sirp yapimi bir animasyon, bilimkurgu. Epey karamsar, biraz anime havasi var, biraz da cyberpunk havasi var. 2074 yilinda Belgrad'da ögrenci olan baskahramanimiz sinavlarda gecebilmek icin hileye basvurup bir hafiza cipi taktirir-illegal olarak.  Bu kizimiz ayni zamanda yari zamanli olarak bir otistik adamla ilgilenmek gibi bir iste calisiyordur (psikoloji okumakta). Daha sonra cipi cikarttirsa da kizimiza garip seyler olmaya baslayacaktir, dahasi spoiler olacagindan tüm filmi anlatmayayim.
Ama özellikle singularity teorileriyle falan ilgileniyorsaniz kacirmayin derim, ben cok sevdim filmi.
Bir de sirp yapimi animasyon falan ya, kendimi IF Istanbul tadinda bir festivalde hissediverdim, kendi capimda tek kisilik film festivali :D
 Ayni gün aksami Hidrellezdi (aslinda ayin 6'sidir hidrellez de, hidrellezin dilek dilenen gecesiydi diyelim). Gül agaci falan bulamayacagimizdan dileklerimizi cizdigimiz kagitlari evin önündeki (hatta bizim terastaki)agacin  altina, orada bir bos saksiya biraktik :) Atesten de atlamadik bu yil, icimde kalir mi yoksa gittikce alisiyor muyum bilemedim, gecen yillarda mum yakip üstünden atlamistim.
Bakalim seneye hidrellezde nerelerde neler yapiyor olacagiz.

bu kafa deadline kafasi

Bugün senelik sfn deadline imiz geldi, neyse ki bu sefer, bugün almanyada resmi tatil oldugundan deadline panigini erken yasadik ve dün abstract imizi bitirip submit ettik, aman da ne hos oldu, aman da bir yandan gitti paraciklar :)
Neyse güzel yanindan bakarsak, ufukta California yollari gözüktü bize, kasimda california baskadir demek istiyorum.
Bütün yaz essekler gibi calismam gerrkiyor, daha da önemlisi sanirim kasima kadar iki paperi da hazir etmem gerekiyor. Haziranda su anda almakta oldugum dersin disinda kisa süreli (2-4 günlük) 3 ders daha aldim, iyi mi ettim bilmiyorum. bir de scannerimizin tamiri haziran ortasina yetisecekmis, benim süpervizör ondan sonra scannerda yasamam gerektigini düsünüyor sanirim (deneyleri yapip bitirmeliyiz modunda), bunlari yaparken bir sonraki deneyimin pilot calismasini da bitirmeyi planliyorum, hadi bakalim.
havalar da guzellesti buralarda, deadline da gecti, ve bugün tatil olmasina ragmen evde kendi istegim ve  rizamla actim datalarimi normalize etmeye karar verdim, doktora gercekten sevmedikce yapilmak icin uygun degil, akil kari degil, falan. Zaten tüm dünyada science pek de para kazandirmiyor, dünyanin hemen her yerinde gecici bursiyer pozisyonlariyla sömürülüyorsunuz, alaniniz ne olursa olsun.
Hayat herkese zor azizim.

3 Mayıs 2013 Cuma

iki yollu tekrarli olcumlerde varyans analizi hepimize girsin

hic icimden yazmak gelmiyor, kar durdu, arada havalar epey isindi geri sogudu bir daha isindi tekrar soguyarak boktan bulurlu yagmurlu falan oldu. Ben yine, hep, hala sikiliyorum. Arada kitap okuyorum, hayatimdaki tek degisiklik bu olsa gerek, onun sebebi de bu aralar analiz yapmaktan cok paper okuyamam, boylece baska seyler okumaya istegim kaliyor.
bir suredir pek guzel film izlemedim, gecenlerde Sodom:un 120 gununu izledim, anlamsizca overrated bir film kendisi, gerek yok. Iskence sahneleri gercekci degil falan, politik olmaya calisan B sinifi gore bir sacmalik sadece.
neyse, hala neuromancer okuyorum tabii, kitap zibilyon sayfa olunca bitmiyor, ama guzel kitap. Bilimkurgu okumak falan guzel seyler.
Bilimkurgu seviyorum ben dedigimde, aa ben de, emmimin kizi seviyor da oradan biliyorum diyen insanlara cok basit turnusol sorularim var,
O degil de haftaya persembeye bir abstract yetistirmem gerekiyor, salak sacma analizlerde kayboldum, matlab, internetteki online calculatorlar ve spss farkli cevaplar veriyor.
Aslinda spss ile internetler tutarli, tek tutarsizlik matlabda, bakalim nerede yanlis yapmisiz bulalim.
Eger sicmayip ve delirmeyip abstracti yetistiebilirsem odul olarak california gorecegim :) Kasimda 20 kusur derece olan yerler gormek de ayri bir zevk olabilir tabii.
gezmek lazim amaa haziranda bi suru ders aldim, haftada ortalama 3 gun dersim var, ustune ustluk deneylere donmem gerekiyor, bu ayi ve hazirani durulemeden bitirirsek hayat bize de guzel olabilir, agustosta bi tatili hakedebiliriz falan, kucuk ayrintilar bunlar.
gideyim ben, spssle olan derin  iliskimize doneyim. Ben dedim cunku kendime experimental science ile ugras diye, evet. Aferin bana