13 Eylül 2011 Salı

the times we had oh, when the wind would blow with rain and snow were not all bad

Başlık Beirut adlı güzide grubun Postcards from Italy adlı parçasından alıntıdır. Zannederim ben indie-rock seviyorum.  Her ne kadar eksen style olarak adlandırsak da kendisini, evet seviyorum ne var. Hem şarkı hem eplenceli hem hüzünlü böyle.

Götünle güleceksin sayın okur ama ben İstanbul'u köpek gibi özlüyorum. Saçma ve sıçarlı di mi? Bence de :)

Gerçi buraya da alışıyorum, dün koşuya çıktım misal, dedim ki ormanın dibinde yaşıyorum işte her istediğimde koşabilirim ne güzel. Değerlendirmek lazım bunu. Durmaksızın 3 km koşabildim misal benim için önemli bişi bu, hele ki yarısının yokuş yukarı olduğunu düşünürsen ohoo! Göt büyüten akademisyen adayıyım ben, bunu aklının bir köşesinde bulundur hep !

Peekii, şimdi geçici bir süre burada olduğumu kabullendim ve elimden geldiğince bu durumdan yararlanmam gerektiğini biliyorum. Gezmek falan lazım di mi o zaman? Peki. Bir yandan da Milan Kundera okuyan ısırganotu ne yapar? Prag'a gitmeye karar verir :) Muhtemelen Kasımda bir haftasonu Praga gideceğim. Bakalım :)

Tez komiteme sunum hazırlıyorum amcalar teyzeler bu gördüğünüz deney sonunda bunu kanıtlamayı amaçlamakta tadında. Bir de sonunda yarın grad schoola evraklarımı vereceğim.

Ya buraya alışıyorum dedim de insanlar hala bi garip hep bir garip. Kendimi hiç rahat hissedemiyorum.Bir de çoğu zaman insanları sıkıcı buluyorum. Yani hemen her öğlen aynı şeyleri konuşmak misal, bögh geldi bir korelinin yemek konusunda herkesle sidik yarıştırmasından, et yemiyorum diye bunun haftada en az bir kere yemek muhabbeti olmasından falan.

Benim sevgilim itünün tüm inatlarına(!) rağmen okulu bitirebilecek sanırım, o yüzden bugün çoo mutluyum. Burada bir de master programı ayarladık mııı yaşasın seneye eylülde yanımda bile :)

Valla emlakçı amcanın dediği kadar var, örümcekler bu evin evcil hayvanı gibi demişti, napsam ne etsem garip örümceğimsi kankalar gitmiyolar, ben de onları öldürmüyorum, öyle geçinip gidiyoduk da dün gece sinekle örümcek arası bi mutant tadıma bakmaya karar vermiş.

Böyle uykuöncesi saçmalamalar köşesi oldu burası. Haaaa haaaa! Hihohohaaaa! Aman tanrım Alman oldum, her şeyin sonuna ünlem koyuyorum!

Belki kendime dikiş nakış köşesi yaparım evde, kumaş falan almayı keşfedebilirsem :) Hiç öyle çok kolay lan nolcak moduna girmeyin, haftasonu kulaklık aldım marketten, özellikle de bass yazılı olmayandan aldım ama yine de bass kulaklık çıktı, kendisi rock müzikle pek anlaşamıyor haliyle.

Fırın istiyorum ben,sözde buradaki doğu almanyalı arkadaşım bana birinden fırın alıp getirecekti ama yalan oldu.

Haha: şu linktekiler eğlenceliymiş

O zaman bu gecenin şarkısı da şu olsun, sana girsin sayın okur.

Poofff hiç uykum yok, tabi yersem tüm akşam nutellaları içersem kolaları olmaz uyku falan.

Neyse biraz dizi izleyip biraz da kitap okuyayım bari, napalım.

Küçük şeylerle mutlu olan ısırganotu, ayaklarının üşüdüğü yatağından bildirdi.

4 Eylül 2011 Pazar

Kitap ve Film

O değil de sonunda Milan Kundera'nın 'Şaka'sını okuyorum ben, kendime not düşeyim dedim, bir de sabahtan beri ara vere vere "Strange Days" izliyorum, ilgi çekici bir film.  Bu film benden distopikbilimkurguseverlere gelsin sevgili okur.

Şarap Kitap ve ben

2000 yılında bir süpermarketin indirim reyonunda şans eseri bulduğum bir albümdü Fikret Kızlok'un Not Defterimden albümü. Sonra tabii, elektronik versiyonunu falan da buldum ama, nostaljiık bir insanım ben, kasetçalarım bozulana kadar kaset dinlemeyi sevdim, rastgele reyonlardan kaset almayı da.

Bulutlu bir Tübingen pazarı (aa çok şaşırdık değil mi), Şu anda Nazım Hikmet'in Kozmosunu söylüyor Fikret Kızılok o şiirler çok iyi giden ama asla şiir okuması hayal edilemeyen sesiyle.  Biraz kitap okudum, Kanat Atkaya okudum. Sonra Fikret Kızılok'un bir röportajını okudum. Demiş ki "Dünya halklarının yüzde 80'i bilinçsiz, sadece üretim için yaşıyor, Amerika'da dahil. Gerçek entelektüel yüzde 5'i bile bulmaz. Demek ki cahil olan yüzde 80'le ilişki kurup meşhur oluyorsun. Böyle meşhur olmak aslında utanılacak bir şey, ben utanırım. Değerli olmak önemli."
Ne de güzel demiş.
Fonda "Kerem gibi" çalarken ben de elimde şarabımla, koltuğuma çekiliyorum Milan Kundera'nın Şaka'sını okumak üzere.
Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak ey okur... Daha çok okumak lazım.  Bu %80 olayı can sıkıcı. Konuşacak kimse bulamıyorum buralarda. Daha çok okumak, izlemek üretmek lazım. Tiyatroya gitmeyi özledim.   Denize girmeyi özledim sevgili okur,  bu sene hiç denize girmedim ben, bir kere havuza girdim sadece. Olmaz ki, bir egelinin canı deniz çeker, yüzmek çeker ben böyle yaza yaz demem.  
Ben biliminsanlarının entellektüel açıdan daha donanımlı olmasını hayal etmiştim hep sevgili okur, hayalkırıklığına uğruyorum sürekli olarak. Ben kendini liberal ve solcu sanan cahillerle dolu bir köyde oturmaktan rahatsızım.
"Niye doğal koşullardan eşitsiz yürüyoruz da beşinci zamana, niye eşit topraklarda gömülüyoruz." der Fikret Kızılok 'Obur Piton'da.
Böyleyken böyle işte. Yorma beni ey şehir. Evim ne güzel bir sığınak oldu.