22 Mart 2009 Pazar

Asturias*

Bir pazar sabahı evde herkes uyuyorken Asturias dinleyip kahve içerek gazete okumak gibisi yok desem... Aslında kendimi kandırıyor olurum. Dışarı çıkmak istiyorum ben. Gezmek istiyorum.Yeniköy'de sahilde kahve içip gazetemi okumak istiyorum. Ama yapacak çook iş var... O yüzden kendimi böyle avutuyorum.
Neyse zaten Asturias dinlerken tabii ki aklıma "Spanish Caravan" geldi, onu da dinledim. Sanırım günümüzün bir kısmına doors dinleyerek devam edeceğiz. Doors dinleyerek ve literatür taraması yapıp rapor hazırlayarak... Yeterince erken biterse bir de ders çalışarak ve araç sayarak...
Kitap okumak istiyorum ben...



*Asturias'ın diğer adı da Leyenda.

17 Mart 2009 Salı

chicago blues

Lastfmle uzun bir aradan sonra yeniden barıştık. Napayım, internetten radyo eksen dinleyememeye başladım bir kaç gündür.
Last fm'le blues günlerimize hoşgeldiniz. Chicago blues favori tarzım bu aralar. Tabii harmonica blues ve delta blues da dinlemekteyim.
Dün yeni bölümümde ilk sınavıma girdim. Oldukça kötü geçti. Moralim bozuldu tabii ama önümüzdeki maçlara bakıcaz artık. Nasıl olsa yüzde yirmilik bir sınavdı kendisi.
Bu aralar sevgili Tübitak projeciği için araba sayıyorum. Aslında şu anda ben saymıyorum, bulduğum bir programcık sayıyor ama o bir yerden sonra benim devreye girmem gerekecek. Kod-yazmayı-beceremeyen-isirganotu hallerindeyim yine. Neyse, o proje için yetiştirmem gereken bir rapor var, bugün ona başlayacağım sanırım. Yine literatür taramaları, ben, bilgisayarım, kahve gibi bir çoklu(dörtlü?) olacağız. Şu anda perşembe günü yapacağım bir sunumu hazırlamaktayım.
Haftaya sınavım, ondan sonraki hafta sunumum, ondan sonraki hafta sınavım var. Sonra umuyorum ki 1 hafta boışum. (Umuyorum çünkü o boş haftada 2 proje hazırlamam gerekecek) Sonraki iki hafta ise 1 sınavım, 3 sunumum var.
Yazarken içim karardı...
Bu arada bitmek bilmeyen bir PET projesi -sözde- devam etmekte. Kendisiyle hiç ilgilenemediğimden :)

Bööyle iç karartıcı bir listeden sonra neler yaptığıma gelelim. Blues dinleyip Dostoyevski(şu anda Netoçka Nezvanova) okuyorum. Bol bol dizi izliyorum. Uzun bir aradan sonra yeniden dışarı çıkmaya başladım. Dün Bleda'yla İstanbulun yarısını gezmece oynadık yine. Eminönü'nde dolaştık biraz. Bir kez daha yerebatan sarnıcını gezdim. Beyazıt'taki sahaflarda kitap arayıp bulamadık.(sanırım bir servet verip satın almam gerekmekte kendisini). Ziraat Bankası'nın Beyazıt şubesine uğradık öğrenim kredisi için, sırayı görüp vazgeçtik. Çemberlitaş'tan Eminönü'ne yürüdük yine. Yolda El Torito'da yemek molası verdik. El Torito'ya dair en sevdiğim şey corn cake. Bir paket corn cake aldık ve bu sabah Guru da benimle birlikte corn cake yedi. Aslında Guru yediğim her şeyden bir parça tadıyor. Böyle bir alışkanlığı var kendisinin. Bir parça kurabiye yedi geçen gün. Sadece benim yediklerimin tadına bakıyor gerçi, Bledanın yediklerine sulanmıyor hiç. Ona olan sevgisini kafasını yalayarak gösteriyor daha ziyade. Beni de yalamayı denedi ama saçlarım fazla uzun geldi. Üstüme aldığım battaniyenin altına girip bacaklarıma yaslanarak uyumayı seviyor kendisi.
Yaklaşık 10 gün önce kısırlaştırıldı ve o gün bugündür tekrar mutlu bir kedi oldu. Ben de huzur doldum, geceleri uyuyabilmeye başladım.
Böyle işte. Ben technetium generator konulu sunumumu hazırlamaya döneyim.

15 Mart 2009 Pazar

kaldırım serçesi

Edith piaf dinlerken aklıma geldi de , sanırım izlediğim en iyi filmlerden biriydi kaldırım serçesi...